Günümüz dünyasında herkesin diline doladığı, işine, amacına, çıkarına, meşrebine göre evirdiği “dava” kavramı nedir? Dava adamı denince neyi anlamalıyız?

Hayatlarını bir davaya vakfedenlerin hareket noktaları idealleridir. Dava ruhuna sahip olanlar hayatlarını ideallerine göre program altına alır, his ve düşüncelerini, ideallerinin istikametinde disipline eder, arzu ve isteklerine yine bu çerçeve içinde gem vururlar. Onların yaşadıkları hayat, kendi hayatları değil, ideallerinin gerektirdiği hayattır. Onların ruh, kalp ve düşünceleri günümüz dünya hayatı tarzına göre şekillenir. Bizim dilimizde onların ifadesi “idealist”, daha ciddi sesiyle “Dava Adamı”, daha samimi söyleyişiyle de "Dertliler” dir….

Davaların ardına yığınla insanların takıldığı görülür. Ama o yığınlar içinde hayatını "ideali eksenine" oturtmuş az insan gösterilebilir. O anlamdaki kalabalık kitleleri en iyi tarif eden kelime "sempatizan" dır…

Dava Adamları ile sempatizanlar arasındaki fark, dava adamlarının "gündelik ve dünyalık" işlerini "boş vakitlerinde" yapması, sempatizanlarınsa davalarını "boş vakitlerini değerlendirme " olarak mülahaza etmeleridir.

Kedi, aslangiller familyasındandır. Ama kırk tane kedi bir araya gelse, bir tane aslan etmez. İşte dava adamı bu anlamı taşımaktadır.

***

Hasılı Toplumca çok hızlı reaksiyonla altını boşaltıyoruz değerlerimizin değil mi? Daha zamana kadar asimile edeceğiz değerlerimizi. Ortada değer adına bir şey kalmayınca mı?

***

Malumunuz yerel seçimlere çok bir şey kalmadı. Adaylar halka vaatlerini, projelerini sunarken, Bakanlar, Milletvekilleri, Parti Başkanları il il dolaşıp mitingler icra ederken, “dava” üzerinden dem vurup karşı tarafı karalama, bel altı vurma, dezenforme haberlerle ve paylaşımlarla rakiplerini alt etme yolunu seçiyorlar.

Bu dezenformasyona sıkı sıkıya sarılma dini ve kültürel değerlerimize aykırı olduğu sizce de çok açık değil mi? Bahsi geçen siyasiler seçimden sonra görev yerlerine dönecekler geriye seçim ve dava adı altında birbirine kırdırdığı halkı bırakacaklar.

Adaylar kazanmak uğruna zübükvari davranışlarla seçimi kazansa da kaybetse de ezilen, çiğnenen, asimile edilen ve en kötüsü yok edilen kültürel değerlerimiz oluyor.

Peygamberler Şehri ve bu Mübarek beldenin ne Şanlıurfalıların ne de Şanlıurfa’nın bunu hakketmediğine inanıyorum. Kadim geçmişiyle bin yıllarca yıldır ayakta kalabilen ve gelişen Şanlıurfa’nın ve Şanlıurfalıların dini inancını, kültürel değerlerini 2 3 kendini bilmezin seçimi kazanacağım diye dava adamlığı adı altında yok etmesine asla razı olmayacağım…

İnsanı dibe hırsı çeker denir. Dillerinden düşürmediği dava adamlığını kendi çıkarlarına heva ve hevesleri uğruna, davayı şahsi hırslarına kurban ediyorlarsa ve bunu hizmet kılıfına uydurup yapıyorlarsa yazık halimize. Nereden yola çıkıp nereye vardığımıza yazık. 

Derler ki Makama bir şey kazandıramayanlar makamla bir şeyler kazanma derdine düşmüşse toplumsal çöküntü başlamıştır.  Makama göre evrilip çevrilmeyen, Makama kendinden bir şeyler kazandırabilen “dava adamları” ya köreltildiler ya da mevcut ortamı görüp kabuğuna çekildiler. Meydan da zübükzade siyasilere kaldı.

Ne diyelim insanlar kendi meşrebine uygun liderler edinirler. Umalım ki bu seçim zübüklerin değil Ömerlerin seçimi olsun. Urfa Nemrudi taht oyunlarına değil, yeniden Ömerlerin menziline doğru yol yürüsün..

Selam ve dua ile…