Yazımın başlığı şu geçtiğimiz süre zarfında yaşadıklarımızın bana tamda böyle olması gerektiğini hissettirdi.

Aslında yapım gereği siyasete girmem asla.  Ancak kafamda üşüşen şimşekleri ancak böyle dindirebilirdim.

Herkesin malumu İktidar Partisinin Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Belirleme sürecinde Halkın teveccühü Bölgenin Kanaat önderi ve daha önce Urfa’ya büyük hizmetleri dokunmuş Kasım Gülpınar olmuştu.

Halkın Gülpınar ismi etrafında birleşmesine rağmen belirli kesimlerce mevcut Başkan isminde diretilmiş ve aday gösterilmişti.

Gülpınar’ın bir TV Programında yaşanan süreci bütün çıplaklığıyla ifade etmişken devreye “itibar suikastçıları” girmiş Gülpınar’ın yıllar önce yaptığı dava tanımının önünü arkasını kırparak sosyal medyada manipülasyona sebebiyet vermişti.

Yaşananları sindiremeyen yandaş medyanın kalemşorları geçtiğimiz gün İktidarın eski Siverek İlçe Başkanı’n telefonundan sızdırılan ses kayıtlarını maniple eden SABAH Gazetesi 5 6 yıl önce yaşanmış bu olayı sanki yeniymiş gibi servis ederek hayretler uyandıran içinde tek bir doğru bulunmayan habere imza attı.

Evet haberde tek bir hakikat yokken SABAH Gazetesi gibi bir medya kuruluşunun Sürmanşet çekmesi takdirini Urfalılara bırakıyorum. Zira Atadan Dededen Urfa’ya büyük hizmetleri dokunmuş bir aileye Mensup Kasım beyin esas gayesinin koltuk ya da makam olmadığını kendileri de çok iyi biliyorlar. Biliyorlar bilmesine ama mesele kaybedecekleri oy. Ve o oyla birlikte itibarları. Yazımın başlığı olan itibar suikastçıları aslında ne yapsalar da korktukları sonu görmekten kurtulamayacaklar.

Mamafih tek derdi koltuk ya da makam olan birinin Ak Parti Genel Başkan (dolayısıyla Erdoğan’ın) danışmanı, Partinin MKYK Üyesi gibi en üst görevlerde bulunan Gülpınar tüm o mevkileri elinin tersiyle iterek Belediye Başkanlığını istemesi kusura bakmayın ama akıl karı bir davranış olmazdı.

Halka birinci dereceden hizmet makamı olan Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamını küçüksediğimden değil ama Devleti yöneten Hükümetin Başkanının Danışmanı ve Partisinin MKYK Üyesi olan birinin o makamları bırakması sadece ve sadece halka hizmet şuurundan başka bir şey değil. Lamı cimi yok bu işin.

Klasik bir örnek olacak ama görünen köy uzakta değildir diyor ve Urfa’yı hafife alanların en argo tabirle kapak attıklarını sananların, çantada keklik sananların hesaplaşma alanı değildir Urfa. Aksine Peygamberler Şehrinin sakinlerinin dürüst liyakatli hakikatli hizmeti hakkettiğini sözde değil özde düşünüyorum. Bunu bir kez Kıymetli Ahmet Eşref Fakıbaba Bey gerçekleştirdi. İkinci kez Kasım Beyde gerçekleştirmek üzere. Korkuları da tamda bundan diye düşünüyorum. Var güçleriyle Kasım Beyi çamur at izi kalsın mantığıyla saldırmaları da bu düşüncenin yansıması.

Onlara göre bir kimse onlar gibi düşünüyorsa sorun yok ama onlar gibi düşünmeyip yolunu ayırırsa her bir şeyi hak etmiştir mantığı hastalıklı bir zihin yapısının tezahürü. Yoksa eski paylaşımları muhalefet medyasının hareketleriyle canhıraş bir şekilde önü arkası kırpılıp “bak bu böyleymiş derdi makam mevkiymiş aramızdan ayrılması iyi oldu” mantığıyla servis edilmesi hiçbir zaman halk tarafından kale alınmadı. Ve yine alınmayacak yine elini çamura batıranlar sadece kendilerini pislik içinde bulacaklar.

Şanlıurfa’mızın birinci dereceden hizmet kapısını, Rant kapısı gören zihniyete karşı, Allah Rızasını o halka hizmetle kazanılacağını düşünen düşünce 1. Nisan sabahı galip gelecek, Urfa’yı ve Urfalıları çantada keklik sananların siyaseti sandığa gömülecek inşaAllah diye umuyorum.

Bu konunun taraftarlık değil Şanlıurfalıların beka sorunu haline geldiğini düşünüyorum. 31 Mart’ta siyasi düşüncesi veya sempatisi ne yöne olursa olsun tercihini “itibar suikastçılarına” mı? Çamur atmaya çalıştıkları tüm Türkiye’de itibarını sarsmaya çalıştıkları Kasım Bey’den yana kullanacağını çok iyi düşünmelerini umuyorum.

Sürç-i lisan ettiysek affola..