Hayat öyle hızlı akıp gidiyor ki hızına yetişmek, ayak uydurmak, tökezlemeden yoluna devam etmek neredeyse imkânsız hale geldi.

Rusya’nın Kırım’ı İşgali, Suriye İç Savaşı, Libya’nın iç karmaşası, ABD’nin İranlı komutan Süleymani’yi öldürmesi, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ı işgalden kurtarması, Afganistan’da Batı destekli hükümetin düşmesi ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi ve tüm dünyayı kasıp kavuran Covid-19 virüs…

Covid-19 aşısının piyasaya sürülmesiyle başlayan süreç devam ediyor. Aşının kademeli olarak 16 yaş üstü tüm vatandaşlara açılmasıyla aşı kampanyası sürüyor. Gönüllü aşı çalışmalarında Şanlıurfa’mızın diğer illere oranla çok geride kalmasının nedeni aslında vatandaşın aklının bulandırılmasında yatıyor.

Sosyal mecrada aşıya karşı çıkan kesimin sesi aşı olması gerektiğini savunan kesimden daha gür çıkıyor maalesef.

Bir başka vahim hata ise aşının korona virüsten tamamen korunduğu iddiası. Bu yanlış bilinen algı aslında çok tehlikeli sebepler doğuracak mahiyette…

Zira aşı tek başına korona virüsten korumaz. Sadece daha hafif atlatmana olanak sağlar.

Bu konuda yöneticilerin halka gerektiği gibi anlatmayışında sınıfta kaldığını düşünüyorum.

Şanlıurfalıların aşıda Türkiye ortalamasının altında kalmasındaki temel neden burada yatıyor.

Değerli okurlarım! Sevgili Şanlıurfalılar evet aşı sizi korona virüsten yüzde yüz korumaz. Ancak sevdiklerinizi düşünerek aşı olmanın daha mantıklı olduğunu göreceksiniz. Ancak yapmanız gereken sadece aşı olmak değil aşı olduktan sonra da maskenizi takmaya devam etmek mesafe kurallarına uymak ve mümkün olduğunca kalabalık ortamlardan uzak durmak.

“Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kimsedir” hadisi şerifi bize bunu anlatmaktadır. Hastalığın bulaşırlığına engel olmaya çalışmak her Müslümanın asli görevidir zira.

Evet aşı olmak kadar aşı olmak istememek de bir tercihtir. Kişiye rızası dışında herhangi bir dayatmanın söz konusu olamayacağı anayasal olarak güvence altına alınmıştır.

Bu konuda aşı olanın veya olmayanın kutuplaşması ülkemizde toplumsal infiale neden olacaktır. Aman dikkat!

********

Geçtiğimiz gün Show TV’de yaşanan olayda Didem Aslan’ın “Kürtçe” dil üzerinden yapmış olduğu provokasyona hepimiz şahit olduk. Türkiye’de 20 milyonu aşkın nüfusuyla bu ülkenin öz vatandaşı olan kürtler ve Kürtçeye karşı halâ 2. Sınıf vatandaş gözüyle bakma çabası var maalesef.

Son olarak Didem Aslan ve onunla aynı zihinlere diyecek sözümüz Kürtçe bu vatanın asli dili olmaya devam edecek !