Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28. Dönem 2. Yasama yılındaki çalışmalarında milletvekillerine kolaylıklar dileyen Erdoğan,"Komisyonlarda ve Genel Kurulda önümüzdeki dönem de ülkemize önemli katkıları olacak çok sayıda düzenleme görüşülüyor veya görüşülmeyi bekliyor. Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde Meclis’e sunduğumuz 2024-28 yıllarına kapsayan 12. Kalkınma Planıdır. Milletimize taahhüdümüz olan 2053 vizyonumuzun ilk adımı mahiyetindeki bu planın odağında elbette Türkiye yüzyılı hedefi vardır. Türkiye yüzyılında çevreye duyarlı, afetlere dayanıklı, ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değer üreten, geliri adil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir gelecek için attığımız bu önemli adımın tekrar hayırlı olmasını diliyorum. Yine geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı olarak Meclis’e sunduğumuz bir diğer önemli düzenleme de 2024 bütçesidir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin altıncı bütçesi olan bu teklifi orta ve uzun vadeli ekonomik hedeflerimizin hem habercisi hem tamamlayıcı bir adım olarak görüyoruz. Bütçemizin temel önceliği elbette depremde yıkılan şehirlerimizin ayağa kaldırılması ve diğer şehirlerimizin depreme hazırlanması çalışmalarıdır.

Maalesef ülkemizde bir kesimin milletimizin yaşadığı sınamaları çabucak unutmak, daha kötüsü de unutturmaya çalışmak gibi bir zaafı vardır. Aslında bu zaaf değil, bilinçli ve kötü niyetli bir taktiktir. Biz tam 8,5 ay önce 11 ilimizde büyük can ve mal kaybına yol açan, 14 milyondan fazla insanımızı etkileyen 6 Şubat depremlerinin acısını ilk günkü tazeliğiyle yüreğimizde hissediyoruz, hissetmeye devam edeceğiz. Zihni iğdiş edilmemiş, kalbi nasırlaşmamış, insanlığını kaybetmemiş hiç kimsenin bu acıyı unutmasının mümkün olmadığına inanıyoruz" dedi.

Siyasette, ekonomide, dış politikada ne yaşanırsa yaşansın biz 50 binden fazla insanı kaybettiğimiz, 850 bin yapının yıkılmasına yol açan bu felaketi her zaman gündemlerinin ilk sırasında tutacaklarını kaydeden Erdoğan," Deprem bölgesindeki son hak sahibi vatandaşımızı da evine yerleştirene, şehirlerimizi eskisinden daha ileri bir seviyeye getirene kadar durup dinlenmeden çalışacağız, inşa edeceğiz, ihya edeceğiz.

Bu kararlılığımızı 2024 bütçemizde de görmek mümkündür. Tabi bu adımları atarken çalışanlarımız ve emeklilerimiz başta olmak üzere insanımızın hayat konforunu bozan sıkıntıları ortadan kaldıracak politikaları da asla elden bırakmıyoruz. Bir yandan istihdamı ve üretimi artırarak ülkemizi sürekli büyütürken, diğer yandan enflasyonla da çok yönlü bir mücadele içindeyiz. Hiç şüphesiz ekonomide atılan adımların ve elde edilen neticelerin insanların günlük hayatına yansımalarını görmek biraz vakit alıyor. Ama milletimiz şundan emin olsun ki: Türkiye ne büyümesinden taviz verir, ne enflasyona teslim olur, ne de dar gelirliler başta olmak üzere vatandaşlarının mağduriyetine göz yumar. Allah’ın izniyle bunların hepsinin üstesinden gelecek, ülkemizi büyütürken milletimizin refahını da yükseltecek programa, birikime ve iradeye sahibiz" açıklamasını yaptı.

Yatırımcısından işçisine, esnafından çiftçisine üreten her kesimin meselesinin kendi meseleleri olduğunu ifade eden Erdoğan," Ömrü boyunca çalışıp çabaladıktan sonra hayatının sonbaharını huzurlu geçirmek isteyen her emeklimizin sıkıntısı bizim sıkıntımızdır. Çocuklarını yetiştirmekten, mutfağını çekip çevirmeye kadar ailesinin tüm yükünü omuzlayan her ev hanımının derdi bizim derdimizdir. Gözümüzün nuru her evladımızın umutla baktığı geleceğine hazırlanan her gencimizin beklentisi bizim sorumluluğumuzdur. Nitekim seçim döneminde örgün eğitimdeki üniversiteli gençlerimize vaat ettiğimiz cep telefonu ve bilgisayar desteği ile ücretsiz 10 GB’lık internet sözümüzü tuttuk.

Buna dair Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazetenin bugünkü nüshasında yayınlandı. Kararın üniversiteli tüm gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Biz Türkiye Cumhuriyetini demokrasisi, alt yapısı ve ekonomisiyle 21 yılda kat be kat büyütmüş bir yönetimiz ve böyle bir partiyiz. Birkaç gün sonra 100. yılına kavuşacağımız Cumhuriyetimizi sadece yaşatmak için gereken fedakarlıklarıyla değil, aynı zamanda rahmetli Menderes ve Özal’ın açtığı yoldan ilerleyerek imkanlarıyla da milletimizle buluşturan biz olduk" diye konuştu.

“Bu müktesebatla önümüzdeki dönem de çok daha fazlasını milletimize kazandırmak bizim namus borcumuzdur” diyen Erdoğan,” Bunun için önce önümüzdeki Mart ayında yapılacak mahalli idareler seçimlerinde bir kez daha ve çok daha güçlü şekilde milletimizin gönlüne girmemiz gerekiyor. Muhalefetin kifayetsiz başkanlarının elinde ıstırap çeken şehirlerimizi gerçek belediyecilikle buluşturmak hepimizin asli vazifesidir. Aynı şekilde kendi yönetimimizde ki belediyelerde de seçimi çok daha yüksek oranlarla kazanmak mecburiyetindeyiz. Kurulduğu günden beri nice zaferlere imza atan AK Parti olarak inşallah Cumhur İttifakındaki ortaklarımızla birlikte bir kez daha bu başarıyı göstereceğiz” dedi.

Meclis grubunun mahalli seçim çalışmalarında da partilerinin lokomotifi olmayı sürdüreceğine inandığını ifade eden Erdoğan, “ Unutmayınız, bu parti belediyelerdeki başarılarıyla kendini ispatlamış, oradan Türkiye’yi yönetme emaneti devralmış bir siyasi teşekküldür. Başladığımız yeri sağlam tutmazsak gittiğimiz istikameti doğrultamayız ve dolayısıyla Türkiye yüzyılı hedefimize erişemeyiz.

Sizlerden omuzlarınızdaki bu ağır yükün bilinciyle 31 Mart seçimlerine hazırlanmanızı bekliyorum" dedi. Bugüne kadar Türkiye büyüdükçe biz de büyüdük, inşallah bundan sonra da aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz. Milletimize bilhassa evlatlarımıza mahcup olmamak için Rabbimizin, insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır emrini aklımızdan çıkarmadan 2024 Mart’ına kadar hep birlikte çok gayret göstereceğiz. Önce buna hazır mıyız?” diye konuştu.

Terörle mücadelenin bir diğer daimi gündemleri ve öncelikleri olduğunu belirten Erdoğan,” Hamdolsun, kahraman ordumuz sınırlarımızda ve ötesinde destan yazmayı sürdürüyor. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehditlerini doğrudan kaynağında bertaraf etme esasına dayalı güvenlik konseptimizi sürekli geliştirerek uyguluyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak ve Suriye’deki görev süresini 2 yıl süreyle uzatan Cumhurbaşkanı tezkeresine destek veren tüm siyasi partilere ve milletvekillerin şahsım, milletim adına çok teşekkür ediyorum.Tezkerenin kabulü ve yürürlüğe girmesiyle Türkiye’nin terörle mücadelesi her alanda daha da güç kazanmıştır. Elbette tarih operasyonlarımız neticesinde inlerinden çıkamaz hale gelen teröristlere tezkere hayır diyerek can suyu olanları da affetmeyecektir.

Bu sadece Parlamento’da değil ha, Parlamento dışındaki kurumların içerisinde de bunlara destek verenleri affetmeyecektir. Ne içerdeki bedbahtların desteği, ne de sırtların dayadıkları emperyalist güçlerin himayesi bölücü terör örgütünü yok olmaktan kurtaramayacaktır. Bir gece ansızın gelebiliriz diye ifade ettiğimiz operasyonlarla terör örgütleri üzerinden kurulmak istenen projeleri çökertecek, teröristlerin başını ezeceğiz” açıklamasını yaptı.

Sırf Türkiye’ye rahatsızlık verdiği, inancımıza husumet beslediği için kendi topraklarında faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarını ve destekçilerini koruyup kollayanların bir gün hakikati göreceklerini umduklarını söyleyen Erdoğan,” Korkarız ki, koyunlarında besledikleri yılanın kendilerini soktuğu o gün geldiğinde her şey için çok geç olacak. Her ne kadar onlar devlet olmanın ve uluslararası hukukun şartlarına uymuyor olsalar da, biz kendi vakarımızın gereğini yerine getirmekten asla vazgeçmeyeceğiz.

Sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridorunu yeni harekatlarla parçalamaya da, ülkemize ve inanımıza karşı yürütülen kirli kampanyalara karşı tavır koyma da devam edeceğiz. Unutmayın, mazlumların ve mağdurların yanında sergilediğimiz hasbi tavrımızı bozmayacak, bu onurlu duruşu günübirlik çıkarlara asla değişmeyeceğiz. Filistin halkına karşı uygulanan zulme karşı en başından beri gösterdiğimiz ilkeli yaklaşım bunun en somut örneğidir” diye konuştu.

Filistin meselesine öncelikle insan penceresinden baktıklarını, diğer bölgelerde olduğu gibi burada da insanı, insan hayatın ve insanı insan yapan kadim değerleri savunduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim’den bu yana krizin daha fazla büyümemesi için ellerinden gelen her türlü çabayı gösterdiklerini, kaydetti.

Erdoğan, “Gazze halkının ihtiyaçlarının bir nebze de olsa giderilmesi için Mısır’daki El Ariş Havalimanı’na şimdiye kadar toplam 8 uçak dolusu tıbbi ve insani yardım malzemesi gönderdik. Yaralıların tedavisi için 25 sağlık personelimizi ilk etapta yine Mısır’a sevk ettik. Aynı şekilde kim yaparsa yapsın İsrailli siviller dahil, sivilleri hedef alan eylemleri asla mazur görmediğimizi açıkça ifade ettik. Bu ilkeli duruşumuz dün olduğu gibi bugün de sürdürüyoruz” dedi.

Erdoğan Türkiye’nin İsrail ile bir sorunu olmadığını belirterek,” İsrail Devleti’yle bir sorunumuz yok, ama İsrail’in uygulamadığı mezalimi devlet yerine örgüt gibi hareket etme tarzını asla tasvip etmedik, etmeyeceğiz. İsrail 7 Ekim’den beri Gazze’deki masum insanlara karşı tarihin en kanlı, en iğren, en vahşi saldırılarından birini gerçekleştiriyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında ölenlerin neredeyse yarısı çocuklardan, kalan yarısı da onların anneleri ve aile büyüklerinden oluşuyor. Tek başına bu tablo bile amacın kendini savunma değil, taammüden insanlık suçu işlemeye yönelik bir vahşet olduğunu göstermeye yeterlidir. Dünyada sadece çocukları öldürmek için savaş uçaklarıyla gece-gündüz şehirleri bombalayan, hastaneleri, ibadethaneleri, okulları, pazar yerlerini, binaları, sokakları ateş boğan, tanklarıyla, toplarıyla, silahlarıyla bu insanlık dışı eylemi sürdüren başka bir devlet ve ordu bulamazsınız” ifadelerini kullandı.

Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin, çünkü bu Batı’nın sana borcu çok, ama Türkiye’nin sana borcu yok”

İsrail’e ve dünyaya seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan,”Toplantılar yapıyorlar, son yaptıkları toplantıda yine bir araya geldiler, tüm Batı Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Şimdi buradan sesleniyorum; ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin, çünkü bu Batı’nın sana borcu çok, ama Türkiye’nin sana borcu yok. Ve Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren, evet, bir kurtuluş ve bir mücahitler grubudur. İsrail ne yapıyor? Çocukları öldürüyor ya. O çocukların halini gördük, neler yaptıklarını gördük. Biz bu çocukların öldürülmesine, bunların paramparça edilmesine asla müsaade edemeyiz, çünkü biz insanlıktan nasibimizi aldık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Davos’taki diyaloğunu hatırlatarak,”Ben bunu Davos’ta o zamanki Başbakanlarına söylemiştim, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz demiştim. Zira babasının böğrüne sığınmış o çocuğu nasıl kurşunladıklarını biliyoruz. Ve o günden bu yan Davos’a bir daha gitmedim. Ve o gün benimle beraber olan iki arkadaş, işte bir tanesi de bugün yine bir siyasi partinin başında, bir diğeri de bir diğer siyasi partinin başında, onlar da arkamdan geliyorlar, onların arkasında da yine bizim arkadaşlar. Ne diyorlar biliyor musunuz? İşte şimdi yandık. Ben öyle dedim ya, işte şimdi yanmışız. Ne oldu, yandık mı? Biz dimdik ayaktayız, dimdik ayakta. Ama siz yandınız, siz hiçbir şeye yar olmadınız ve olmayacaksınız da. Yani CHP’nin koltuğuna sığınmak size hiçbir şey katmayacak ve katmadı. Biz ize bu yolda evvel Allah dimdik yürüyoruz. Ben hayatımda bir kere bu Netanyahu denilen adamın elini sıktım. Nerede? Kendi evimizde, Türk Evi’nde Amerika’da” açıklamasını yaptı.

İsrail’e gitmeyeceğini açıklayan Erdoğan, İsrail’in tutumuna tepki gösterdi. Erdoğan,” İyi niyetimiz vardı, ama iyi niyetimizi suiistimal etti. İsrail’e gitme projemiz vardı, iptal, gitmeyeceğiz. Eğer iyi niyetle devam etmiş olsaydı münasebetlerimiz farklı olabilirdi, ama şimdi maalesef o da olmayacak, çünkü iyi niyetimizi de bunlar suiistimal ettiler.Evet, bulutlar üzerinden ölüm kusan savaş uçaklarıyla çocukları öldürenlere, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman, çocuklara kıymayın efendiler diyoruz. Çocukların anne-babalarının, anne babaların çocuklarının naaşlarına sarıldığı bir dünyada, naaşa sarılmıyor, bir de vücuduna çocuğunun ismini yazıyor, aradığım zaman bulabileyim diye.

Ey İsrail, bu kafayla bir yere gidemezsin. Yanına ister Amerika’yı al, ister başkalarını, ister Batı’yı al, bir yere gidemezsin. Ve Amerika dünyada adaletle hükmedilmesini sağlamadığı, istemediği için o da kaybedecek. Bütün mesele, adil bir dünyanın kurulmasından geçer” dedi.
Çocukların anne-babalarının, anne-babaların çocuklarının naaşlarına sarıldığı bir dünyada hiç kimsenin huzurla uyuyamayacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,”Böyle bir dünyada hiç kimse kendi geleceğini güvende göremez. Bu, İsrail için olduğu kadar onun katliamlarına destek veren, cesaret veren, engel olmayarak teşvik eden her ülke her toplum her birey için de geçerlidir. Bizim de doğru bulmadığımız, ama bu katliamlarla mukayese dahi edilemeyecek eylemler üzerinden her gün alçakça öldürülen yüzlerce çocuk, kadın, masum gerçeğine sırtını dönenlerin durumunu açıkça konuşma vakti gelmiştir” diye konuştu.

Hakikate sırt dönmek veya parçalanan çocuk bedenleri karşısında gözünü kapatıp yaşanan insanlık dışı saldırılara bahane üretmenin Batı’nın kendi tarihinden devraldığı bir miras olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika Kıtasından Afrika Kıtasına dünyanın önemli bir kısmının hafızasında bu tavra dair pek çok kanlı iz, acı hatıra, telafisi mümkün olmayan kıyım olduğunu kaydetti.

Erdoğan,” Ülkemizin önemli bilim adamlarından merhum Profesör Doktor Erol Güngör, İsrail’in kuruluşundan beri izlediği hastalıklı politikayı ve ona destek verenleri 1982 yılındaki bir yazısında şöyle tanımlıyor: Hasmının kanlı cesedi üzerine basarak insan hayatının değeri ve cinayetin kötülüğü hakkında nutuk çeken bir katil tarihte yoktur. Başkalarının kendisine zulüm yaptığını vehmederek aynı şeyi onlara yapmaya kalkmak en ağır akıl hastalığı ağrazlarından biridir. Gerçekten de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları hem yapanlar hem onu destekleyenler açısından hem katilliğe hem akıl hastalığına delalet eden bir haldir” şeklinde konuştu.

Türk milletinin olarak tarih boyunca yeryüzünde ırkçılık yapmamış ve yapmayan tek halk olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan . Bunu en iyi de Yahudi toplumunun bildiğini belirterek,”Asırlar boyunca topraklarında Yahudilerin yaşayıp da Yahudi düşmanlığı yani antisemitizm ortaya çıkmamış tek coğrafya, tek devlet biziz. Bugün öldürdüğü çocuklara ve masumlara destek vermek için İsrail’in ardından sıraya girenlerin hiçbiri göğsünü gererek böyle bir beyanda bulunamaz, bunların hahamları da dahil. İşte geçenlerde hahamlardan bir tanesi Yahudi çocuklarının öldürülmesi gerektiğini ifade ediyor açıklamasında. Çünkü bunlar diyor gelecekte aynısını yapacaklar, bunların yaklaşımı bu, yani Filistinli çocuklar için böyle bir yaklaşımda bulunuyor. Böyle bir vicdan olur mu ya? Böyle bir insani yaklaşım olur mu? Sadece son çeyrek asırda tamamı da yalan bahaneler ve kurdukları piyon örgütler üzerinden Irak’ta 2 milyon, Afganistan’da 1 milyon, Suriye’de 1 milyon insanın ölümüne yol açanlar bunlar değil mi? Kendi ülkelerinde mazlum Filistin halkı lehine açıklama yapan üniversite öğrencilerini, akademisyenleri, gazetecileri, sanatçıları, sporcuları, iş insanlarını tehditle, hatta şantajla susturmaya kalkanlar bunlar değil mi? Lafa gelince demokratlığı, insan haklarını, çoğulculuğu, çok sesliliği kimseye bırakmayanların faşist yüzlerini hep birlikte ibretle seyrediyoruz. Sırf bu onurlu tavırlarından dolayı yaşadıkları ülkelerde sıkıntıya düşen üniversite öğrencilerine ve diğer tüm kesimlere şimdi onu da buradan açıklıyorum, ülkemizin kapılarının sonuna kadar açık olduğunu belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan BM 79. Genel Kuruluna hitap etti Cumhurbaşkanı Erdoğan BM 79. Genel Kuruluna hitap etti

Bu tabloda Gazze’deki zulme gözlerini kapatan Batılı güçlerin İsrail için döktükleri gözyaşının sahtekarlığın dik alasından başka bir şey olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Daha dün Ukrayna’da yaşanan savaşta ortaya çıkan kayıplar için dünyayı ayağa kaldıranların Gazze’deki aleni katliama duvar kesilmesi bu riyakarlığın en somut ifadesidir. Bir şairimizin şu mısraları adeta karşımızdaki tabloyu anlatıyor: “Korkaklığın sukutu kol geziyor her yerde.Sanki tek başınayım tek kişilik mahşerde. Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç. Neşe, eğlence, cinnet, yatıp uyumak korkunç. Kim kimdir, kim kim değil anlamak ve bilmek zor. Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor. Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler. Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış ölüler.”Evet, canlı kalmış ölülerle dünyada biz ülke ve millet olarak hakikate haykırmaya, bunun için siyasi, diplomatik, gerekirse askeri tüm yolları devreye sokmaya devam edeceğiz. Kalbimizle, dilimizle, elimizle ne yapabiliyorsak yapacağız. Medeniyetimizin, inancımızın ve kültürümüzün gereği olan duruşumuzdan asla taviz vermeyeceğiz. Bununla birlikte kuru hamasete, ülkemize ve Filistin halkına fayda getirmeyecek adımlara, stratejist hamlelere de tevessül etmeyeceğiz” dedi.

Türkiye’nin gerisinde binlerce yıllık bir devlet geleneği ve devlet aklı olan bir ülke olduğunu vurgulayan Erdoğan,” Çünkü biz bin yıldır Bizans ordularından Haçlı seferlerine, Moğol saldırılarından milli mücadeleye nice sınamalardan geçerek insanlığın kadim yurdu Anadolu’yu vatanımız yapmış bir milletiz. Devlet ve millet olarak söylediğimizi yapmakla, başladığımızı bitirmekle, hedeflediğimize ulaşmakla mükellefiz. Aksi takdirde kendine de, millete de, ümmete de, insanlığa da hayrı olmayan nice devletten, nice topluluktan farkımız kalmaz. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı yürüttüğümüz politikayı da işte bu anlayışla şekillendiriyor, büyük bir titizlikle uyguluyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“Yapılan hiçbir siyasi şov barış getirmeyecektir”

“Gazze’de yaşanan katliam ve yıkımın gerisindeki failler İsrail’e sınırsız destek verenlerdir” diyen Erdoğan,” Buradan hem İsrail’e hem onu destekleyip teşvik edenlere sesleniyorum. Gazze’de masumlar ölmeye devam ettikçe bölgemize gönderilen hiçbir gemi, hiçbir uçak, yapılan hiçbir siyasi şov barış getirmeyecektir. İsrail yönetimi güvenliği 10 bin kilometre ötede değil, Türkiye başta olmak üzere bölgesindeki komşularında aramalıdır. Bugün sırtını dayayarak efelendiği güçler, yarın kendi evlerindeki yangını söndürmek için pılısını pırtısını toplayıp gittiğinde İsrail halkının güven ve merhamet arayacağı ilk yer tıpkı 500 yıl önce olduğu gibi yine Türkiye olacaktır. İsrail yönetiminden ve toplumundan istediğimiz, milletimizin asırlara sarih bu merhamet duygusunu zedeleyecek tavırlardan uzak durması, barış çağrımıza kulak vermesidir. Dünyanın en eski yerleşimlerini bünyesinde barındıran bu toprakları kana ve ateşe boğan zulmü bir asır öncesinden başlayarak başımıza saran güçlerin dün olduğu gibi bugün de çözüm istemediğinin farkındayız.

Sorunun sebebi olanlar elbette çözüm istemez. Kriz ne kadar derinleşirse, dallanıp budaklanırsa onların çıkarları için o kadar iyidir. Krizin başladığı 7 Ekim’den beri yapılan provokatif açıklama ve eylemlerin altında yatan sebep işte budur. İstiyorlar ki, İsrail-Filistin meselesi daha da büyüsün. İstiyorlar ki, bu bölgeye barış ve istikrar hiç gelmesin. İstiyorlar ki, savaşın karanlık gölgesi Doğu Akdeniz’in üstünden hiç eksilmesin. İstiyorlar ki, bu coğrafyanın kaynaklarından orada binlerce yıldır yaşayan insanlar faydalanmasın. İstiyorlar ki, kan, zulüm ve gözyaşı üzerinde inşa ettikleri sömürü düzenleri sürüp gitsin, biz işte buna itiraz ediyoruz. Bedelini Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Yahudi’siyle tüm bölge halklarının ödediği bu sömürü düzenini reddediyoruz. Mescid-i Aksa Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin ortak ibadethanesidir. Şimdi bu ortak ibadethaneye ne yazık ki yetkililer sahip çıkmıyor. Onları da arayarak, onlara da gerekli uyarıyı yaparak birlikte sahip çıkma çağrımızı devam ettireceğiz” açıklamasını yaptı.

“Öncelikle tüm taraflar elini tetikten çekmeli, derhal ateşkes ilan edilmelidir”

Yaşanan her savaşı yeni savaşların, başlayan her çatışmayı daha kanlı çatışmaların izlediği bu fasit dairenin hep beraber kırılması gerektiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Sağduyu ve basiretle hareket ederek bize zorla giydirilen deli gömleğini artık parçalamamız gerekiyor. Aksi takdirde canımızla, kanımızla, kaynaklarımızla, geleceğimizle bedel ödemeye hep birlikte devam ederiz. Bunun için yapılması süratle atılması gereken adımlar bellidir. Öncelikle tüm taraflar elini tetikten çekmeli, derhal ateşkes ilan edilmelidir. Hem İsrail’in Gazze ve diğer bölgelere yönelik saldırıları hem de İsrail topraklarına yönelik füze atışları kesilmelidir. Rehinelerin serbest bırakılması konusunda doğrudan veya dolaylı müzakerelere başlanarak bu konu hızla sonuçlandırılmalıdır. Nedir o ya çocukları kafeslere koyuyorsunuz, bu ne menem akıldır ya, böyle bir şey olabilir mi? Çocuk çocuk” dedi.

Gazze’deki acil ihtiyaçları karşılamak için hemen bir insani koridor oluşturulması, ihtiyaç maddelerinin girişine, yaralıların çıkışına tahditsiz izin verilmesi gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Biz hastanelerimizi bütün bu yaralıların tedavisi için evet emre amade kıldık, kılıyoruz. Refah Sınır Kapısı insani yardımlar için muhakkak sürekli açık tutulmalıdır. İhtiyacın yüzlerce tırla ifade edildiği bir bölgeye gönderilen 20 tırlık yardım malzemesinin denizde damladan öte hiçbir anlam taşımadığını herkes gayet iyi biliyor. İsrail Gazze halkına yeterli miktarda insani yardım ulaştırılmasına, yıkıntıların temizlenmesine, sudan enerjiye, şehrin alt yapısının ayağa kaldırılmasına, hızla geçici barınma alanları ve sahra hastaneleri inşasına kesinlikle engel olmamalıdır. Biz, sahra hastanemizi, jeneratörleri, küçük-orta-büyük gönderdik, ne gerekiyorsa göndermeye devam edeceğiz” dedi.

Ramallah başta olmak üzere bölgede yıllardır süren yerleşimci terörün bir an önce son bulması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Filistinlilerin evlerini, arazilerini gasp eden, silahlanıp canlarının istediği sivilleri öldüren, üstelik bunları da İsrail güvenlik unsurlarının desteğiyle yapan bu işgalcilerin suçların hiçbir kavram örtmez. Tıpkı teröristin terörist olarak yaftalandığı gibi, yerleşimci kılıklı veya asker, polis üniformalı hırsızlara hırsız, katillere katil denmedikçe ve bunlara o şekilde muamele edilmedikçe bölgeye huzur gelmez, gelemez. Savaşın yayılmaması için tüm aktörler sorumlu hareket etmeli, bölge dışı güler İsrail’le dayanışma adına ateşe benzin taşımaktan vazgeçmelidir. Akıl ve vicdan sahibi diğer tüm ülkeleri İsrail Devleti’nin aklıselime dönmesi için Netanyahu hükümetine baskı kurmaya davet ediyorum.
Bu gelişmeleri bir Haçlı-Hilal anlayışıyla devam ettirmemenin gereğini hatırlatmak istiyorum. Eğer barışın egemen olduğu bir dünyayı kurmak istiyorsak, bu dünyada Haçlı-Hilal anlayışı bir kenara konmalı, aksi takdirde insanlığa yazık olur. İslam ülkelerinin bir ve beraber olarak hareket etmesi, şüphesiz önce ateşkese, sonrasında kalıcı barışa giden yolu kolaylaştıracaktır” açıklamasını yaptı.

İslam İş Birliği Teşkilatı’na çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti;”Kuruluş amacı Kudüs’ün mahremiyetini ve Filistin davasını savunmak olan İslam İş Birliği Teşkilatı’ndan hiç değilse bu defa misyonuna yakışır bir etkinlik ortaya koymasını bekliyoruz. Vahdet olmadan rahmet olmaz, diğer türlü bireysel adımların beklenen etkiyi doğurmadığını geçmişteki tecrübelerimizle gördük, yaşadık. Türkiye olarak İslam ülkeleriyle iş birliği içinde hareket etmenin, Filistin halkının ve Gazzeli Müslümanların haklarını korumak için en tesirli yöntem olduğuna inanıyoruz.”

Bu savaşın kalıcı barışa giden yolu açması için Türkiye’nin sorumluluk almaktan asla kaçınmayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Teklif ettiğimiz garantörlük müessesesini halihazırda meseleye en azından kısa ve orta vadede gerçekçi çözüm getirmeye yönelik en somut, en tutarlı, en etkili yöntem olarak görüyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin İnsani, siyasi ve askeri varlığıyla Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazır olduğunu açıklayan Erdoğan,” Bu konuda hüsnüniyet ve irade sahibi ülkeleri bir an önce bu teklifimizi değerlendirmeye, somut adım atmaya, barışa giden kapıları aralamaya davet ediyoruz. Adil bir barışın kaybedeni olmayacağı tespitine gönülden inanan bir ülke olarak, bölgede etkili tüm aktörlerin yer alacağı bir uluslararası Filistin-İsrail barış konferansı düzenlenmesini öneriyoruz. Bu konferans, son 30 yılda yapılan Madrid’den Oslo’ya, Şarm El-Şeyh’ten Annapolis’e kadar nice bezer toplantının akamete uğrayan akıbetinden alınan dersler ışığında gerçekleştirilmelidir” şeklinde konuştu.

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü;”Garantörlük teklifimiz başta olmak üzere, daha güçlü, bağlayıcı ve uygulamaya dönük kararlar ışığında atılacak bu tür adımlara her iki tarafın da ihtiyacı var. Elbette sorunun asıl çözümü 1967 sınırlarında Başkenti Kudüs olan, fiziki bütünlüğe sahip, tüm dünya tarafından tanınan bağımsız, egemen bir Filistin Devleti’nin kurulmasından geçiyor. Bunun için öncelikle Filistin halkının kendi içinde birliğini ve beraberliğini sağlayarak yekvücut olarak hareket etmesi şarttır. Filistin halkının göstereceği bu iradeyi tamamlayacak olan Arap dünyasının bu devletin yaşaması için gereken maddi ve manevi desteği vermesidir. İslam ülkelerinin yanı sıra, aklını ve vicdanını hakikatlere kapatmamış, tüm devletlerin arkasında duracağı böyle bir gelişme İsrail’e de aradığı istikrarı ve huzuru sağlayacaktır. Aksi takdirde, bölgede her saldırıyla, her katliamla, her yıkımla artacak olan radikalleşmenin sonuçlarının nereye varacağını kestirmek mümkün değildir.”

Erdoğan ayrıca sürekli körüklenen bu yangının ne zaman nereye sıçrayacağı ve nereleri özellikle yanıp, yıkıp, her tarafı kül edeceğinin bilinmediğini dile getiren Erdoğan,” Ne bölge halkı, ne dünya böyle bir acıyı, zulmü, kısır döngüyü hak ediyor. Her fırsatta tekrar tekrar dile getirdiğimiz, dünya 5’ten büyüktür itirazımız Gazze’deki son gelişmelerle bir kez daha teyit edildi. Buradan bir kez daha dünya 5’ten büyüktür diyerek, küresel yönetim ve güvenlik sisteminin adaletsizliği, dengesizliği, etkisizliği konusundaki haykırışımızı tekrarlıyorum” açıklamasını yaptı.

Birleşmiş Milletler’in tutumuna tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Birleşmiş Milletler ve özellikle de Güvenlik Konseyi kendini süratle reforma tabi tutmalıdır. Dünyadaki insanların kendilerini coğrafi ve inanç dağılımı başta olmak üzere tüm çeşitlilikleri ve dengeleriyle adil şekilde içinde hissedecekleri bir Birleşmiş Milletler işleyişi ve Güvelik Konseyi yapısı kurmalıyız. Dünyanın güvenliğini 5 devletin çıkarlarına teslim eden bir yapının sürdürülebilirliği yoktur, Gazze’de yaşananlar bu açık gerçeğin en son örneğidir. Çocuğu çocuk binlerce masumun hunharca katlini konuşmaya bile tahammülü olmayan bir sistemi sürdürmekte ısrar etmek, her şeyden önce insani değildir. Çocukların hunharca öldürülmesinin hiçe sayıldığı bir yapıyı da kimse ciddiye almaz, kimse peşinden gitmez. Birleşmiş Milletler’in içine düştüğü bu acziyet görüntüsünden derin üzüntü duyuyoruz. İnşallah bir an önce çağrımıza kulak verilir ve gereken süreçler işletilir” dedi.

Grup Toplantısında Cumhuriyetin 100. yılıyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapmayı planladıklarını ancak Gazze meselesiyle ilgili ülke ve dünya kamuoyuyla paylaşmaları gereken mesajların aciliyeti sebebiyle vakitlerini bu konuya ayırmak mecburiyetinde kaldıklarını söyleyen Erdoğan,” İnşallah 28 Ekim’de İstanbul’da yapacağımız büyük Filistin mitingine kadar bu krizin ateşinin en azından sönmeye başlamasını ümit ediyoruz. Cumhur İttifakı olarak yapacağımız bu mitinge mümkün olan en yüksek katılımı sağlamak istiyoruz.Sadece Bayrağımızın ve Filistin Bayrağının dalgalandığı bir miting gerçekleştireceğiz. Parti bayraklarının olmadığı, Türk Bayrağıyla Filistin Bayrağının olduğu böyle bir muhteşem mitingle gerek ülkemize, gerek dünyaya mesajlarımız vereceğiz.Buradan İstanbul’a yakın şehirlerimizde yaşayanlar başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızı mitingimize davet ediyoruz.

Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ve Cumhur İttifakı’ndaki diğer ortaklarımız başta olmak üzere Gazzeli mazlumlar için attığımız adımlara destek veren siyasetçilere, sporcular, sanatçılara, basın mensuplarına, sivil toplum kuruluşlarımıza ve 85 milyonun her bir ferdine en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Milletimizin tüm kesimlerinde oluşan bu birlik ve beraberlik ruhunun en büyük güç ve güven kaynağımız olduğunun altını çizmek istiyorum.Cumhuriyetimizin 100. yılıyla ilgili değerlendirmelerimiz de 29 Ekim günü yapılacak törenlerde milletimizle paylaşacağız” şeklinde konuştu.

Editör: Haber Urfa