Şanlıurfa’da 12 bin yıllık geçmişe sahip Unesco Dünya Mirası Listesindeki Göbeklitepe’ye benzerliğiyle dikkat çeken Taş Tepeler’in tanıtımı gerçekleştirildi. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesinde düzenlenen program, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Rus Bilimler Akademisi Sibirya Bölümü Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Andrei V. Tabarev, İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Necmi Karul, Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Şanlıurfa milletvekilleri, bilim insanları ile ulusal ve uluslararası basının katılımıyla gerçekleştirildi.
Dünya üzerindeki ilk yerleşik yaşam ve sosyal topluluk örneklerine ev sahipliği yapan Taş Tepeler’in tanıtım programında Göbeklitepe, Karahantepe, Gürcütepe, Sayburç, Çakmaktepe, Sefertepe ve Yeni Mahalle Höyük olmak üzere 7 alanda sürdürülen arkeolojik kazılardan elde edilecek verilerin dünya tarihini yeniden şekillendireceği belirtildi.
Keşfedilen tepelerle ilgili hazırlanan animasyon filminin gösteriminin ardından başlayan programın açılış konuşmasını Göbeklitepe ve Karahantepe kazı başkanı İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Necmi Karul, “Büyük dönüşüm derken biz insanlık tarihinin en büyük kırılmalarından birinden bahsetmeye çalışıyoruz. Bunu çok basit bir şekilde atlatmak gerekirse insanın ilk alet yaptığı günden yerleşik hayata geçtiği süre 3 buçuk milyon yıl. Bu 3 buçuk milyon yılın ardından topu topu 12 bin yıl önce insanlar ilk kez toprağa yerleşiyorlar. Aynı yerde sabit yerleşimde bulunmaya başlıyorlar. Dolayısıyla avcı, toplayıcı, gezginci yaşam yerini üretici, yerleşik yaşama bırakıyor. Bu da insanlık tarihi açısından en önemli kırılma noktalarından biri olarak kabul ediliyor. Biraz daha detaylandırırsak, burada sadece beslenmeden değil, büyük kalabalıklar halinde bir arada yaşamaktan, iş bölümünden, uzmanlaşmaktan, organize iş gücünden kısacası bu gün mevcut olan toplum düzenimizde ne varsa aslında onun neolitik kökenlerinden bahsediyoruz” dedi.

12 noktanın 7 tanesinde çalışmalar devam ediyor
Bu güne kadar öğrendiklerine göre en eski tahıl denemelerinin bu coğrafyada olduğunu, sığır, keçi gibi evcilleştirilen hayvanların ata babalarının da burada yaşadıklarını ve ilk evcilleştirme denemelerinin de bu coğrafyada yapıldığını öğrendiklerini söyleyen Karul, “Bu coğrafyada Göbeklitepe ve Karahantepe gibi tarih öncesinin en anıtsal yapılarının inşa edildiğine şahit olduk. Bu kanıtlara yenilerini ekleme, yeni sorulara cevap vermek, arkeolojinin modern yöntemleriyle elde edilen ya da eski verileri yeniden değerlendirme olanağı bulabileceğimiz bir proje tasarladık. Bu kapsamda şimdilik 12 noktada kazı yapılması planlanırken bunlardan 7 tanesinde ise çalışmalara çoktan başlanıldı” ifadelerini kullandı.

Ezberler bozuldu
İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ise, ezberlerinin ilk olarak Şanlıurfa’da kırıldığını belirterek, “Meslek hayatımda neolitik dönemde tapınak vardı desem beni meslekten kovarlardı. Şimdi karşımıza tapınaklar çıktı. Göbeklitepe bir kez daha ezberimizi bozdu. Buradaki gezi sırasında benim üç gün önceki ezberimin bir kez daha bozulduğunu gördüm. Bütün bildiklerimizi yeni baştan düşünmemizin, yani bu günümüze kadar gelen uygarlığın bizim eskiden düşündüğümüz gibi yatay bir toplum düzeniyle değil, insanların aç kaldığı için buğdaya yönelmesiyle değil, çok katmanlı bir toplum yapısıyla yepyeni bir bakış açısıyla o döneme bakmamızı gerektirdi” dedi.
Programda Rus Bilimler Akademisi Sibirya Bölümü Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Andrei V. Tabarev, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül ve Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin de bir konuşma yaptı.

“Türkiye’ye özgü bir kültürel ve arkeoloji miras anlayışı da inşallah bu şekilde hayata geçecek”
Programda yaptığı konuşmada arkeolojik çalışmalara aktarılan kaynak ve sağlanan istihdama değinen Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Arkeolojik çalışmaların ve projelerin büyük sıçrama gösterdiği yaklaşık 20 yıllık süreci geride bırakıyoruz. Türk kazı çalışmaları sayısının 57’den 147’ye, kazı ve araştırmalara aktarılan toplam ödenek miktarının 1.9 milyon liradan 58 milyon liraya ulaştığı bir dönem bu. 2020 yılında ise pandemi koşullarına rağmen 502 arkeolojik faaliyet gerçekleştirilmiş olup 2021 yılında bu rakamın 624’e şu an için ulaştığını görüyoruz. Kazı çalışmaları kısa süreli dönemsel faaliyetler olmaktan çıkıp yıl geneline yayılmaları için 2019’da 20 kazıyla başlattığımız projeye bugün 127 kazı çalışması dahil edilmiş durumdadır. Bu kapsamda 2019, 2020 yıllarında arkeolog, sanat tarihi restoratör branşlarından 347 uzmanın istihdam edilmesini sağladık. Bu yılın sonunda sağlanmış olacak 312 uzman istihdamıyla toplam istihdam sayısında 660’a ulaşmış olacağız. Türk arkeoloji çalışmalarında yeni bir dönemin temsilcisi olan Anadolu Arkeoloji ve Kültür Miras Enstitüsü projesinde de artık sona gelindi. Alandaki bu ilk milli enstitü ile sahadan laboratuvara, kazılardan bilimsel yayınlara, eğitimden koordinasyona çıtasını kendisi belirleyen, çalışma kalitesi ve oluşturacağı faydayla saygın bir bilimsel kimliğe sahip, yön veren, yol gösteren bir kurum hizmete girmiş olacak. Türkiye’ye özgü bir kültürel ve arkeoloji miras anlayışı da inşallah bu şekilde hayata geçecek” dedi.

“Rehberin en bilgesine sahibiz”
Arkeolojine neden bu kadar önem verdiklerini açıklayan Bakan Ersoy, “Bu sorunun cevabı da gayet açık. Coğrafi konum ve şartları sayesinde bu topraklar insanlık medeniyetinin kök saldığı, boy verip dallarının dünyaya yayıldığı istisna bir yer. Türkiye topraklarının sahip olduğu medeniyet zenginliği insanlığın yoluna ışık tutacak, çok büyük bir birikimi, bilgiyi ve tecrübeyi derinliklerinde muhafaza etmektedir. Geçmiş geleceğin rehberidir. Biz Anadolu’ya yani bu rehberlerin en bilgesine sahibiz. Bundan faydalanmak ve bu faydayı bütün insanlıkla paylaşmak sorumluluğunu taşıyoruz. 

“Yeni bir bakış açısı oluşturmak amaçlanıyor”
Bütün gayretlerinin öncelikli olarak insanlık mirasının daha iyi anlaşılmasını sağlamak olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Bilimsel olarak en doğru ve güvenilir verilere ulaşarak medeniyetimizin gerçeklerini aydınlatmak yolunda sarf ediyoruz. Bilgiyi yaymak, bugün dar ve sığ bakış açılarıyla ötekileştirilmiş toplumlar oluşturmaya çalışan zihniyetlere inat, özellikle yeni nesillerimizin geniş bir insanlık ve medeniyet perspektifine kavuşturulmasına katkı sağlamak için adımlar atıyoruz. İşte Şanlıurfa Neolitik Çağ Araştırmaları Projesi bu bakış açısının, düşünceden sahaya çok değerli bir yansımasıdır. 2018’de Unesco Dünya Miras Listesi’ne giren Göbeklitepe, arkeolojide ve ilgili tüm branşlarda bilgilerimizi güncelledi. Daha önce sorulmamış ve cevaplanması elzem olan yeni soruları önümüze koydu. Biz ona ‘Tarihin Sıfır Noktası’ dedik. Şimdi o noktayı daha derine ve muhtemeldir ki çok daha geriye çekeceğiz. Çünkü Göbeklitepe tek ve yalnız değildir. Projemiz kapsamında gerçekleştirilecek 12 kazı çalışması ile Şanlıurfa’nın sözcülüğünde, Anadolu’nun insanlık tarihine yaptığı katkının bilinmeyen hikâyelerine tercüman olacağız. Bu proje çerçevesinde, iki bölgede sürdürülen yüzey araştırmalarıyla yeni yerleşim yerleri tespit edildi. Halen Göbeklitepe, Karahantepe, Gürcütepe, Sayburç, Çakmaktepe, Sefertepe ve Yeni Mahalle Höyüğü olmak üzere 7 alanda arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülüyor. Önümüzdeki günlerde, projenin 2021-2024 yılları arasını kapsayan ilk etabı dahilinde Ayanlar, Yoğunburç, Harbetsuvan, Kurt Tepesi ve Taşlıtepe yerleşimlerinde de kazılara başlanacak. Söz konusu alanların bir kısmında jeomanyetik ve jeo-radar ölçümleri gerçekleştirildi. Kazılara paralel şekilde ölçüm çalışmaları da sürdürülecektir” dedi.

Kazılarda elde edilen bulgular dünya ile paylaşılacak
5 ayrı ülkeden 8 ayrı üniversite ile 4 uluslararası akademi, enstitü ve müzeyi de Şanlıurfa Neolitik Çağ Araştırmaları Projesi’ne dahil ettiklerini söyleyen Bakan Ersoy, “İçeriği ve sunmasını beklediğimiz sonuçlarıyla çok ciddi ve özel bir proje. Bakanlık olarak bunun sorumluluğunu paydaşlarımızla birlikte omuzluyoruz. Yurt içinde 8 ayrı üniversitenin dahil olduğu 12 kurum ve kuruluş ile iş birliği planlandı. Bu doğrultuda İstanbul Üniversitesi, Harran Üniversitesi ve Ankara Bilim Üniversitesi arasında doğrudan iş birliği protokolleri imzalandı. Ayrıca 5 ayrı ülkeden 8 ayrı üniversite ile 4 uluslararası akademi, enstitü ve müzeyi de Şanlıurfa Neolitik Çağ Araştırmaları Projesi’ne dahil ettik. Japonya, Rusya, Almanya, İngiltere ve Fransa ile geniş bir uluslararası yelpaze oluşturduk. Bu geniş çaplı iş birliğine bakarak, Şanlıurfa Neolitik Çağ Araştırmaları Projesi’nin bugüne kadar ülkemizde yapılmış en büyük ve kapsamlı arkeoloji projesi olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansımız ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu lansman vesilesiyle, hayret ve hayranlık uyandıracak yeni bulguların paylaşılacağı bir buluşmada yeniden bir araya gelme temennimi sizlerle paylaşıyor, hepinize saygılar sunuyorum” diye konuştu.


Animasyon film göz kamaştırdı
Yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubunun tanıklık ettiği organizasyonda gösterilen animasyon film ise göz kamaştırdı. Küçük bir çocuğun tarihin tozlu sayfalarını çevirmesi üzerine inşa edilen 3 dakika 22 saniye uzunluğundaki animasyon filminde Karahantepe kazı alanında bulunan eserlere de yer verildi.

Editör: Haber Merkezi