TEYEMMÜM NEDİR?
Teyemmüm sözlükte; bir işe yönelmek, bir şeyi kastetmek demektir. Bir fıkıh terimi olarak su bulunmadığı veya bulunsa da kullanma imkânının olmadığı durumlarda, abdest ya da boy abdesti niyetiyle toprak veya toprak türü bir maddeye sürülen ellerle, yüzü ve iki kolu meshetmekten ibaret hükmî temizlik demektir. Ayrıca bu işin, abdestsizliği gidermek niyetiyle yapılması da gereklidir. Teyemmüm, abdest ve gusül yerine geçen sembolik bir işlem olup şöyle yapılır: Abdestsiz olan veya gusül yapması gereken kişi, iki elini toprak türünden temiz bir şeye bir kere vurup bununla yüzünü mesheder. Sonra iki elini bir daha vurup, bununla da dirseklerine kadar iki elini mesheder. Ve bu işi abdestsizliği gidermek veya namaz kılmak yahut abdestsiz geçerli olmayan başka bir ibâdet veya fiilde bulunmak niyetiyle yapar.

Bu duruma göre, teyemmümün farzları bir niyet ile iki meshden ibarettir. İmam Züfer’e göre, teyemmümde niyet farz değildir.

TEYEMMÜM İLE İLGİLİ HADİSLER
Teyemmüm, Hicretin beşinci yılında meşrû kılınmıştır. Müreysî gazvesi de denilen Mustalikoğulları gazvesi sırasında, Hz. Peygamber ve bin kadar İslâm askeri, susuz bir yerde gecelemişti. Su bulunan yere ulaşmak için hareket gecikince, sabah namazı için abdest alacak su bulamadılar. Bunun üzerine; “Eğer hasta veya yolculukta iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse veyahut kadınlarla birbirinize dokunmuşsanız ve su bulamamışsanız, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin.”[1] âyeti indi. Aynı âyetin benzeri, -temiz (tayyiben) ve onunla (minhu) sözcükleri dışında- Nisâ sûresi 43. âyette de tekrarlanır. Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: “Yeryüzü bize mescit kılındı, toprağı da bizim için temizleyicidir.” [2] “Toprak müslümanın temizleyicisidir. Su bulamadığı veya abdestsizlik devam ettiği sürece, isterse on yıl geçsin.” [3]

HANGİ DURUMLARDA ABDEST YERİNE TEYEMMÜM YAPILIR?
Teyemmüm abdest ve gusül yerine geçen bir bedel ve bir hükmî temizlenme yolu olduğu için, ancak aşağıdaki özürlerin bulunması durumunda caiz olur.

1. Abdest veya gusle yetecek miktarda suyun bulunmaması.

Abdest ve gusle yetecek suyun hiç bulunmaması, yürüyerek veya araçla kolayca gidilip gelinemeyecek kadar uzakta olması, su yolunda bir tehlikenin varlığı, parayla su satın alınamaması veya fiyatının bedelin çok üstünde olması gibi durumlar teyemmümü mubah kılan özürlerdendir. Çünkü âyette; “Su bulamamışsanız, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin.” [4] buyurulmuştur.

Suyun varlığını unutup teyemmüm yapan kimse, namazı kıldıktan sonra suyu hatırlarsa, Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göre namazı yeniden kılmaz. Burada unutma, suyu kullanmaya gücünün yetmemesi gibidir. Ancak suyun varlığını namazda iken hatırlarsa, namazdan çıkar ve su ile abdest alıp iade eder.[5]

2. Suyu kullanmaya gücün yetmemesi:

Suyu kullanmanın sağlık açısından tehlikeli olması, suyu elde etme araç ve gereçlerinin bulunmaması, fizik ve coğrafî şartların suya ulaşmayı engellemesi, hapiste bulunma, eşyasının çalınmasından veya düşman saldırısından korkma gibi durumlar yüzünden, ulaşabildiği suyu kullanmaktan âciz kalan kimse teyemmüm yapar. Suyu kullanmasına zorla (ikrah) engel olunan kişi ise, önce teyemmümle namazını kılar, daha sonra zorlama kalkınca, suyla abdest alarak namazını iade eder.

3. Hastalık veya iyileşmenin gecikme korkusu:

Su kullanıldığı takdirde hasta olmaktan veya hasta ise, hastalığının uzamasından yahut iyileşmesinin gecikmesinden korkan kimse teyemmüm eder. Bu konuda müslüman bir doktorun görüşüne başvurulabilir. Çünkü “zaruretler sakıncalı olan şeyleri mubah kılar”, “kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” prensipleri ile, “tedavi olunuz” emri bunu gerektirir. Hz. Peygamber devrinde, yaralı bir sahabînin, yıkanma yüzünden ölmesi bu konunun delilidir. Câbir (r.a) şöyle anlatır: “Bir yolculuğa çıkmıştık. Bizden birisine bir taş isabet etti, başı yarıldı. Sonra ihtilam oldu ve arkadaşlarına teyemmüm yapıp yapamayacağını sordu. Onlar; “Sen, su kullanmak imkânına sahip olduğun için, sana ruhsat olduğunu sanmıyoruz” dediler. Bu kişi, suyla boy abdesti aldı ve arkasından da öldü. Durum Allah’ın elçisine iletilince şöyle buyurdu: “Onu öldürdüler, Allah onların iyiliğini versin! Bilmedikleri bir şeyi niçin sormadılar? Şüphesiz bir konuda bilgilenmenin yolu soru sormaktır. O kişiye, teyemmüm etmesi ve yarasının üzerine bir sargı sarıp üzerini meshetmesi ve vücudunun diğer yerlerini yıkaması da yeterli olurdu.” [6]

4. Suyun aşırı derecede soğuk olması:

Suyu kullanmaktan dolayı ölüm, organ telefi veya hasta olma korkusu teyemmümü meşrû kılar. Zâtü’s-Selâsil Gazvesi’ne katılan Amr İbnu’l-Âs, soğuk bir gecede ihtilâm olmuş, teyemmüm ederek arkadaşlarına sabah namazı kıldırmıştı. Şikâyet edilmesi üzerine, Rasûlullah (s.a.s) durumu, bir de kendinden dinlemek istedi. Amr İbnu’l-Âs şöyle dedi: “Yüce Allah’ın; “kendinizi öldürmeyin, çünkü Allah size karşı çok merhametlidir” âyetini hatırladım ve teyemmüm ettikten sonra da namaz kıldırdım, dedi. Rasûlullah (s.a.s) güldü ve hiçbir şey söylemedi.” [7]

TEYEMMÜMÜN YAPILIŞI
Teyemmümün sünnet üzere yapılış şekli:
1. Teyemmüme başlarken besmele çekip, namaz veya genel olarak ibâdet için temizlenmeye niyet Hanbelîlerde besmele vaciptir.

2. İki el, parmakları açık olduğu halde temiz bir toprağa vurulup ileri geri çekilir.

3. Ellerdeki fazla toz silkelenip, bununla bütün yüz meshedilir.

4. Eller yine toprağa vurulup silkelendikten sonra, parmakların iç tarafları kullanılarak, sol elle sağ kol, sağ elle de sol kol dirseklerle birlikte meshedilir.

5. Yukarıdaki sıraya göre, önce yüz, sonra kollar meshedilmeli ve meshler arasına fasıla girmemelidir.

6. Teyemmüm, namaz vaktinin girişinden sonra olmalıdır.

Umut Bebek', kök hücre sayesinde hayata tutundu Umut Bebek', kök hücre sayesinde hayata tutundu

Hanefîlere göre namaz vakti girmeden teyemmüm edilmesi caizdir. Su bulunmadığı ve özür durumu devam ettiği sürece bir kimse yaptığı teyemmümle dilediği kadar farz veya nâfile namaz kılabilir. Ancak su bulma ümidi varsa teyemmümü namaz vaktinin sonuna doğru geciktirmek mendup olur.

Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre ise teyemmümün geçerli olması için namaz vaktinin girmesi gerekir ve bir teyemmümle birden çok farz namaz kılınamaz. Ancak Hanbelîler birden çok kaza namazı kılınabileceği görüşündedir. Çoğunluk fakihler, zarûret yüzünden meşrû kılındığını dikkate alarak, teyemmümü özürlü kişinin abdestine kıyas etmişlerdir.

TEYEMMÜMÜN ŞARTLARI
1. Niyet: Teyemmümün farzıdır. Teyemmümde niyet neyi kapsıyorsa, bu çeşit abdestle onlar mümkün ve caiz olur. Bir teyemmümle, farz, vacip veya nafile istenildiği kadar namaz kılınabilir. Ancak kabir ziyareti yapmak, ezan okumak, kâmet getirmek ve İslâm’a girmek niyetiyle alınan teyemmümle namaz kılınamaz. Çünkü bu sayılanlar abdestsiz de geçerlidir.

2. Teyemmümü mubah kılan özrün bulunması: Şehirde bile olsa sudan iki km. kadar uzaklıkta bulunmak, hastalık, tehlikeli soğuk, düşman ve susuzluk korkusu, suyu çekecek aracın bulunmaması, cenaze, bayram veya küsuf namazı gibi, yerine bedel veya kaza olmayan bir namazın cemaatle kılınmasını kaçırmaktan korkmak gibi özürler teyemmümü mubah kılar. Ancak Cuma, diğer farzlar veya vitir gibi vacip namazlarda, vaktin çıkması korkusuyla teyemmüm caiz olmaz. Çünkü Cuma namazı için bedel olarak öğle, diğer farz veya vacip namazlar içinse kaza edilme imkânı vardır.[8]

İbn Abbas (r.a)’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Aniden bir cenaze namazı ile karşılaşır ve su ile abdest almak yüzünden, bunu kaçırmaktan korkarsan, teyemmüm ile cenaze namazını kıl” [9]

Şâfiîlere göre, vaktin çıkması korkusuyla teyemmüm yapmak caiz değildir. Yalnız yolcu bunun dışındadır.

3. Teyemmümün toprak, tuğla, kiremit, alçı gibi yer cinsinden temiz bir şey ile olması gerekir. Tahta, kül, altın, gümüş, bakır veya demir gibi şeylerle teyemmüm yapılmaz. Çünkü bunlar toprak cinsinden değildir.

4. Teyemmüm mahallinin tam olarak meshedilmesi gerekir.

5. Ellerin temiz toprağa iki defa vurulması, birincide yüzün, ikincide parmak içleri ile dirseklere kadar kolların meshedilmesi gerekir.

6. Âdet görme veya loğusalık halinin sona ermesi.[10]

TEYEMMÜMÜ BOZAN DURUMLAR
Aşağıdaki durumlarda teyemmüm abdesti bozulur:

1. Abdest ve guslü bozan her şey teyemmümü de bozar. Çünkü teyemmüm bu ikisinin bedelidir. Aslı bozan onun yerine geçeni de bozar. Cünüp kişi, teyemmüm yaptıktan sonra, abdesti bozan bir durum meydana gelince, yalnız abdesti bozulmuş sayılır. Cünüplük hâli geri dönmez.

2. Teyemmüm etmeyi mubah kılan özrün ortadan kalkması. Meselâ; düşmanın çekilmesi, soğuğun geçmesi, hastalığın sona ermesi, suyu çekecek aracın bulunması, içinde su bulunmayan hapisten tahliye olup, serbest kalması gibi durumlar teyemmümü bozar.

3. Suyu görmek veya bir defa bile olsa yeterli miktarda su kullanacak gücü elde etmek teyemmümü bozar. Suyun namaz sırasında görülmesi halinde Hanefî ve Hanbelîlere göre, teyemmüm ve dolayısıyla namaz bozulur. Mâlikîler aksi görüştedir. Suyun namaz kılındıktan sonra görülmesi halinde, eğer bu arada namaz vakti çıkmışsa, iadenin gerekmeyeceği konusunda görüş birliği vardır. Eğer vakit içinde su görülmüşse, Şâfiîlerin dışında çoğunluğa göre, yine iade Şâfiîlere göre ise, bu durumda mukîm iade eder, yolcular iade etmez.

4. Hanbelîlere göre, namaz vaktinin çıkması, Şâfiîlere göre dinden çıkmak (irtidat), Mâlikîlere göre ise teyemmüm ile namaz arasında uzun sürenin geçmesi teyemmümü bozar. Hanefîlere göre ise bu son durumlarda teyemmüm bozulmaz.[11]

Dipnotlar:

[1] Mâide, 5/6. [2] Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, I, 258. [3] Zeylâî, Nasbu’r-Râye, I, 48. [4] Mâide, 5/6. [5] İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadir, I, 97; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, I, 330; Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuh, I, 417 vd. [6] Şevkânî, age, I, 257. [7] Şevkânî, age, I, 258; bk. Bakara, 2/195. [8] Kâsânî, age, I, 51; İbnü’l Hümâm, age, I, 96; İbn Âbidîn, age, I, 223-227; Şürünbülâlî, age, 19 vd. [9] Zühaylî, age, I, 422 [10] Kâsânî, age, ı, 52 vd.; İbn Âbidîn, age, I, 213-228; Şürünbülâlî, age, s. 19 vd. [11] Kâsânî, age, I, 56; İbnü’l-Hümâm, age, I, 91 vd., İbn Âbidîn, age, I, 224. age, I, 449.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Editör: Haber Urfa