«Ey muhâcirler cemaati! Beş şey vardır ki; onlarla müptelâ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden Allâh’a sığınırım.

Onlar şunlardır:

Birincisi: Bir milletin içinde zinâ, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde; mutlaka aralarında vebâ salgını ve daha önceki milletlerde vukû bulmamış başka (salgın) hastalıklar yayılır.

İkincisi: Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet; mutlaka kıtlık, (bereketin kalkması) geçim sıkıntısı ve dünyayı (zâlimâne) yönetenlerin zulmü ile cezalandırılır.

(Bugün küresel güçlerin; fâiz sebebiyle enflâsyonu arttırması veya başka maddî baskılarla toplumları yıpratması, bunları yapmaya imkân bulabilmeleri, bu kabildendir.)

Üçüncüsü: Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet, mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır. Hattâ) hayvanları olmasa onlara hiç yağmur yağdırılmaz.

(Bugün Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh- devrinde olduğu gibi, bütün zenginler zekâtlarını verseler, toplumda fakir kalmaz.)

Dördüncüsü: Allâh’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûlü’nün sünnetini terk eden her milletin başına; mutlaka Allah, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindekilerden (çok mühim) bir kısmını alır.

(Bugün İslâm memleketlerinde çıkan petrol gibi yer altı hazinelerinin hep gayr-i müslimlerin elinde olması ibretlidir.)

Beşincisi: İdarecileri Allâh’ın Kitâbı ile amel etmeyip Allâh’ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe; Allah, onların hesâbını kendi aralarında görür, (yani fitne, fesat ve anarşi belâsına mâruz kalırlar.)»” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623)

Bu hadîs-i şerifte bir bir sayılan menfî hâller, maalesef bugün müslüman beldelerinde de mevcuttur.

Meselâ yakın zamanlarda yaşadığımız ayrı bir ilâhî ders:

Bazı bölgelerde fazla sıcaktan birçok yangın-lar oldu. Bazı yerlerde de fazla yağıştan seller ya-şandı. Bunlar birbirine yakın yerlerdi. Fakat o yağmurlar, yangın bölgelerine yağmadı. Farklı yerlerde farklı âfetler olarak yaşandı.

Bu, kâinat kitabındaki sayısız îlâhî ikazlardan biridir.

Diğer taraftan Cenâb-ı Hakk’ın İslâm düşmanı zâlimleri de zaman zaman dünyada iken cezalandırdığı da şu ve benzeri âyetlerin beyânından anlaşılmaktadır:

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“(Müslümanlara ve Allah yoluna) kötülük tuzakları kuranlar,

Allâh’ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya
Kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azâbın gelmeyeceğinden veya
Onlar dönüp dolaşırlarken Allâh’ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular?” (en-Nahl, 45)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Aralık, Sayı: 202, İLİM VE İHSAN

Editör: Haber Merkezi