Sözde İnsan Hakları Derneği (İHD), cinsel sapkınlığı savunarak cuma hutbesinde, “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtıliği, eşcinselliği lanetliyor.” diyen Prof. Dr. Ali Erbaş hakkında suç duyurusunda bulundu.

İHD’nin ardından cinsel sapkınlığa bir destek de Diyarbakır Barosu’ndan geldi. Baro tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Diyanet İşleri Başkanının, ne yazık ki 'Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi' başlıklı cuma hutbesinde nefret söylemi içeren ve ayrımcılık yasağını ihlal eden söylemlerde bulunduğuna şahitlik ettik." denildi.

Diyanet İşleri Başkanına tepki gösterilip cinsel sapkınlığa sahip çıkılan açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

Diyanet İşleri Başkanının, ne yazık ki ‘’Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi’’ başlıklı cuma hutbesinde nefret söylemi içeren ve ayrımcılık yasağını ihlal eden söylemlerde bulunduğuna şahitlik ettik.

Bu söylemler, nefret suçlarına maruz kalan ve yaşam hakkı başta olmak üzere pek çok hak ihlaline uğrayan LGBTİ+lara yönelik saldırıları artırabilecek ve halkın belli bir kesimini suç işlemeye teşvik edebilecek nitelikteyken, devletin bir kurumunun göz göre göre hala bu tarz ayrımcı söylemlere devam etmesini asla kabul etmiyoruz. Öte yandan HIV ile yaşayan kişilerin sosyal hayatta damgalanmalarının(stigma) önüne geçilmesi ve  ruhsal sağlıklarının korunması açısından devletin pozitif yükümlülük altında olduğunu hatırlatıyoruz.

Diyanet İşleri Başkanının taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde ve açıkça Anayasanın 10. Maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı söylemlerde bulunamayacağını; hiç kimsenin cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği ve hastalık durumu sebebiyle ayrımcılığa uğrayamayacağını ve bunun bütün kamu kurumları tarafından da bağlayıcı olduğunu vurguluyoruz.

Kendisini ayrımcı ve nefret söylemi içeren ifadelerinden dolayı kınıyor, nefrete inat yaşamı savunmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.

SAPIKLIĞA SAHİP ÇIKAN BİR BARODA İSTANBUL BAROSU OLDU

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 24 Nisan 2020 Cuma günkü hutbesinde kamu görevlisi olma sıfatını ve dolayısıyla eşit davranma yükümlülüğünü ihlal ederek LGBTİ+ları, HIV ile yaşayan bireyleri ve nikahsız yaşama pratiklerini hedef alan açıklamalarda bulunmuştur. Diyanet İşleri Başkanı’nın bu söylemleri; hukukun evrensel ilkelerine, T.C. Anayasası’na ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırılık teşkil eden nefret söylemleridir.

Toplumun belirli bir kesimine karşı nefreti teşvik eden söz ve düşünce açıklamalarını içeren nefret söylemleri, ifade özgürlüğünün koruma alanına dâhil değildir. Bilakis, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletlerin nefreti yayan, teşvik eden, yücelten veya gerekçelendiren ifadelere karşı yaptırım getirmesinin meşru, hatta kimi hallerde gerekli olduğunu vurgulamaktadır (Erbakan v. TürkiyeBaşvuru No: 59405/00, 06/07/2006). Mahkeme, nefreti teşvik eden ifadeler bakımından doğrudan şiddet çağrısının varlığını aramamakta, ciddi ve önyargı dolu ifadelerle toplumun belirli bir kesiminin aşağılanmasını veya lekelenmesini de ifade özgürlüğünün sınırlandırılması bakımından yeterli görmektedir. AİHM, eşcinselliğin HIV/AIDS’i yaydığı yönündeki spekülasyonları içeren broşürlerin bir eğitim kurumunda dağıtılmasını incelediği başvuruda, söz konusu söylemleri ifade özgürlüğü içinde görmemiş, uygulanan idari para cezasının demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı bir müdahale olduğuna karar vermiştir (Vejdeland ve Diğerleri v. İsveç, Başvuru No:1813/07, 09/02/2012).

Prof. Dr. Ali Erbaş’ın cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve özel hayatın gizliliği kapsamına giren sağlık durumuna yönelik bu ifadeleri de alenen nefreti teşvik etmekte, doğrudan LGBTİ+ toplumunu ve HIV ile yaşayan bireyleri hedef göstererek halkın bir kesimini, adı anılan kesimler üzerine kışkırtmaktadır. Devletlerin nefret söylemlerinin önlenmesi için politikalar üretmek ve bu söylemlere karşı yaptırım uygulamak gibi yükümlülükleri varken, bizzat bir kamu kurumu başkanının bu tür bir nefret söylemi üretmesi kabul edilemez.

Bu tür söylemler, son yıllarda başkaca üst düzey kamu kurumu temsilcileri tarafından da sıklıkla tekrarlanmakta ve herhangi bir yaptırımla karşılaşmamaktadır. Söz konusu söylemlere karşı yapılan suç duyuruları neticesiz kalmaktadır. Bu durum, LGBTİ+ toplumuna yönelik saldırıların artmasına, ayrımcılık ve nefretin derinleşmesine ve yaşam hakkı dahil ciddi insan hakları ihlallerinin devam etmesine yol açmaktadır. HIV ile yaşayanlar da dahil olmak üzere bütün LGBTİ+'lara, nikahsız birliktelikte bulunanlara ve bir bütün olarak dezavantajlı bütün gruplara karşı ayrımcılık, ötekileştirme, dışlama ve nefret iklimini besleyen söz konusu beyanlar, Türkiye'nin insan hakları hukuku yükümlülükleri ışığında kabul edilebilir değildir. Üst düzey kamu kurumu temsilcilerinin LGBTİ+ toplumuna yönelik ürettiği nefret söylemlerine karşı uluslararası insan hakları hukukuna uygun şekilde genel bir önlem alınmasının gerekliliğini ve aciliyetini hatırlatarak sorumlu kamu kurumlarını harekete geçmeye çağırıyoruz. Konunun takipçisi olacağımızı saygıyla kamuoyuna duyururuz.

Editör: Haber Merkezi