Faik Güçlü, gerçekleştirdiği sosyal projeler, yerel televizyon ve radyolarda yaptığı programlar ve gazetelerdeki köşe yazılarıyla sadece Mersin’de değil, Türkiye’nin önde gelen edebiyat dergilerine gönderdiği şiirleriyle de ülke genelinde tanınan bir şair ve yazar. Ancak, bugünlere kolay gelmedi Faik Güçlü. Güneydoğu Anadolu’dan Mersin’e göç eden ve ana dili Kürtçe dışında bir dil konuşamayan, 11 çocuklu bir ailenin ferdi olan Güçlü, boya sandığına sakladığı kitaplarla Türkçe bilmemekten kaynaklı yalnızlığını gidermeye çalışırken, bugün kendisini Türk edebiyat dünyasının içinde buldu. Güçlü, ilk şiir kitabı ‘Çürüyen Kelimeler’ ve ilk öykü kitabı ‘Annemin Çeyizleri’ ile Türkçeyi en iyi kullanan isimlerden biri oldu.



“Bilmediğim bir dilin temsilcisi haline geldim. Bugün çocuklara ışık olmaya çalışıyorum”


Bugün özel bir lisede Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı dersleri veren Faik Güçlü, boya sandığından çıkan kitapları ve yaşam öyküsünü İHA’ya anlattı. 36 yaşında, evli ve iki çocuk babası Güçlü, 1990’lı yıllarda Türkiye’de ekonomik bunalımların yaşandığı dönemde ailesiyle birlikte Birecik’ten Mersin’e göç ettiklerini söyledi. O dönemde henüz 7 yaşında olduğunu belirten Güçlü, “Çocukluğum, ana dilim Kürtçe ile geçmiş bir gençtim ve Türkçe bilmeyen biri olarak Mersin’de büyüdüm. İlk 5-6 yıl gittiğim okullarda ve yaşadığım mahallelerde bu nedenle çok ciddi sorunlar yaşadım ama zamanla kendimi kitaplara kapatarak, insanlardan uzaklaşarak kendimi geliştirdiğimi hissettim. Çok fazla okuyarak, bugün sonradan öğrendiğim bir dilin temsilcisi haline geldim. Hem Türkçe dersi veriyorum hem de Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde edebiyatı anlatıyorum çocuklara. 17-18 yaşındaki çocuklara bugün ışık olmaya çalışıyorum, onların geleceğini aydınlatmaya çalışıyorum” dedi.



“Ayakkabı boyarken İl Halk Kütüphanesini keşfettim”


Henüz küçük bir çocukken, yaşıtı olan komşu çocuklarının tren istasyonuna ayakkabı boyamaya gittiklerini anlatan Güçlü, “Arkadaşlarım bana da alelacele bir boya sandığı oluşturdular. Biz hem okuyup hem de orada ailemize ekonomik katkıda bulunmaya çalışıyorduk. Ben istasyonda ayakkabı boyarken İl Halk Kütüphanesini keşfettim ve oraya üye olup kitaplar almaya başladım. Onları poşetliyordum, boya sandığımın içine gizliyordum, iki-üç ayakkabı boyadıktan sonra fırsat bulup onları okumaya başlıyordum. Her 2-3 güne bir kitaplarımı değiştirmek zorunda kalıyordum, çünkü kitap yetişmiyordu bana. Böyle olunca ben farkında olmadan 97-98 yıllarında yüzlerce kitap bitirmişim ve hatta 97’de Mersin’in en çok kitap okuyan öğrencilerinden biri olarak ödül de aldım o dönemde” diye konuştu.



Boya sandığına sakladığı kitapları okurken, iki kitap yayınladı


Türkçe bilmediği için insanlarla iletişim kuramadığı çocukluk yıllarında içinde çok şey biriktirdiğini vurgulayan Güçlü, Türkçeyi öğrendikçe yine kendisini ifade edemediği hissine kapılarak çok uzun cümleler kurmaya başladığını dile getirdi. Güçlü, “Bu detaylı anlatmanın aslında bir yetenek olduğunu keşfettim ve küçük küçük şiirler yazmaya başladım. Bu şiirleri insanlar okuyunca iyi olduklarını söylediler. 2000’li yıllardan sonra bu şiirleri Mersin’deki yerel edebiyat dergilerine gönderdim. Bunlar oradan takdir görünce ve üniversitede de Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanınca bunun akademik anlamda gelişmesini sağladım. Daha fazla yazarla tanışma fırsatı buldum, yazdıklarımın çok fazla insan tarafından değerlendirilmesi imkanı buldum. Yazdıklarımı kitap yapma hayalim vardı zaten. İki yıl önce ‘Çürüyen Kelimeler’ adlı ilk şiir kitabımı çıkardım. Akabinde de yazdığım küçük öykülerden oluşan ‘Annemin Çeyizleri’ kitabını oluşturdum. Bu kitap benim hayat hikayemin ve benim gibi doğudan batıya göç etmiş ailelerin dramlarını anlatan hikayelerden oluşuyor. Bugün birçok edebiyat ve sanat dergisinde eserlerim yayınlanıyor Yakında yine şiirlerden oluşan üçüncü kitabımın hazırlarına devam ediyorum, 2021’in ilk aylarında çıkacak” ifadelerini kullandı.


“Ben hep dere kenarındaki sazlık olmaya çalıştım”


Şu anda Mersin’de Türk Dili ve Edebiyatı alanında yüksek lisansa devam eden Güçlü, hedefini de üniversitede akademik kariyer yapmak olarak açıkladı. Bunca zorluğun ardından bugün geldiği noktada gençlere önerilerde de bulunan Güçlü, şunları söyledi:
“Başarının büyüklüğü, inancın büyüklüğüne bağlıdır. Başaracağınıza ne kadar inanırsanız ve onun için çalışırsanız başaramayacağınız hiçbir şey yoktur. O yıllarda kütüphaneden aldığım bir kitapta ‘Dere kenarında bir sazlıksan bile o sazlıklar içerisinde en gösterişlisi, en ses getireni sen olmalısın’ diye bir söz okumuştum. Belki de o söz beni teşvik etti. Ben hep o dere kenarındaki sazlık olmaya çalıştım. Ayakkabı boyadığımda da diyordum ki, ‘İstasyonda en iyi ayakkabıyı Faik Güçlü boyamalı.’ Edebiyat öğretmeniysem ‘Mersin’de en iyi edebiyat öğretmeni Faik Güçlü olmalı’ diyordum. En iyisi olmayabilir ama en iyisi olmak için çalışıyorum. Girdiğim her yerde başarılı oldum. Hala da yaptığım meslekte, çalıştığım kurumda çok iyi işler yapıyorum ve sosyal projelerle de bu işleri destekliyorum. Sizi uykunuzdan uyandıracak bir projeniz yoksa uyumaya devam eden. Ben her güne bir proje, yeni bir dokunuş, yeni bir umutla ve insanlığa nasıl bir faydam olabilir diye uyanıyorum. Böyle uyanınca hayat anlam ve değer kazanıyor. Ben de hayattan daha da keyif alıyorum.”

Editör: Haber Merkezi