Resûl-i Ekrem’in vefatından sonra Ensar, Sa’d bin Ubade’yi -radıyallahu anh- reis tayin etmek üzere “Sakıyfe”de toplanmışlardı. Hz. Ömer’i -radıyallahu anh- daha Resûl-i Ekrem’in hânesinde iken çağırmışlardı.

Hz. Ebûbekir ve Ömer, Ubeyde -radıyallahu anh- ile birlikte Sakıyfe’de ictimâ eden Ensar’ın yanına vardılar.

HZ. EBÛBEKİR’İN (R.A.) HALİFELİK İÇİN TAVSİYESİ
Hazrec kabîlesi, Sa’d bin Ubâde’yi -radıyallahu anh- tayin ile ona bey’at etmek istiyorlardı. Ensar hatîbi:

-“Biz ilâhi davanın yardımcıları Ensârız. Siz muhacirler bizim içimizde bir tâifesiniz. Bizi kökümüzden bir tarafa atmak, bizi bu işten bütün bütün uzaklaştırmak mı istiyorsunuz?” dedi.

Hz. Ömer -radıyallahu anh- cevap vermek istediyse de Hz. Ebûbekir -radıyallahu anh- geri çekti, kendisi merdâne metânetiyle ilerleyerek söze başladı:

-“Ey Ensar! Siz kendi namınıza yâd ettiğiniz fezâili hâizsiniz. Fakat hakikat şudur ki, Araplar Kureyş’in riyâseti ve hükümeti etrafında toplanırlar. Bu işi başkasına vermezler, size bir iki zattan birisini intihab etmenizi tavsiye ediyorum” dedi. Bir eliyle Hz. Ömer’i diğer eliyle Hz. Ebû Ubeyde’yi tuttu. İkisini ileri sürdü ve aralarında durdu.

Hz. Ebûbekir’in -radıyallahu anh- sözleri cemaati ikaz etti. Bu sûretle takip olunacak hatt-ı hareketi göstermiş oldu.

Hz. Ömer, Hz. Ebûbekir’in kendisini namzet gösterdiğini duyar duymaz âni bir fikirle “İçinde Hz. Ebûbekir gibi bir zat bulunan bir cemaatin riyasetine geçmeyi kat’iyyen kabûl edemeyeceğini” söylemiş ve münakaşa esnasında Hz. Ebûbekir’e:

-“Elini uzat sana bey’at ediyorum” demişti.

Hz. Ebûbekir’in elini eline alarak ona bey’at eylemiş ve Hz. Ebû Ubeyde, Osman, Abdurrahman bin Avf -radıyallahu anh- de bey’at etmiş ve bütün cemaat de bey’at eylemiş yalnız Sa’d bin Ubâde -radıyallahu anh- bey’at etmemişti.

HZ. EBÛBEKİR’İN (R.A.) HALİFE OLDUKTAN SONRAKİ İLK HUTBESİ
Hz. Ebûbekir’in bu intihabı tam manasıyle meşrû bir intihab idi. Hz. Ebûbekir -radıyallahu anh- minbere çıktı ve ilk nutkunu söyledi:

“Ey nâs!..

Sizin en iyiniz olmadığım halde sizin başınıza geçmiş bulunuyorum. Vazifemi yollu yolunda îfâ edersem bana yardım ediniz. Yanılır isem bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk emânet, yalancılık hiyânettir.

İçinizdeki zaîf hakkını alıncaya kadar nazarımda kuvvetlidir. İçinizdeki kuvvetli de, ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar zaîftir.

Bir millet Allah -celle celâluhu- yolunda cihaddan fâriğ olursa o millet zillete dûçâr olur. Bir millette fenalık revaç bulursa bütün millet belâya uğrar. Ben, Hz. Allah’a ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e itaat ettikçe siz de bana itaat ediniz.

Ben Hz. Allah ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e isyan edersem sizin bana itâatınız lâzım gelmez. Haydi namazınıza, Allah Teâlâ cümlenizi rahmetine lâyık kılsın.”

Kaynak: Mahmud Sami Ramazanoğlu, Altınoluk Dergisi, Mayıs-2015.

İslam ve İhsan

Editör: Haber Merkezi