Sağlıklı yaşam için sağlıklı beslenmek şart. Sağlıklı beslenmenin alışkanlık haline gelmesi ve bu konuda bir farkındalığın oluşturulması amacıyla Kadın Sağlıkçılar Eğitim ve Dayanışma Vakfı (KASAV) tarafından düzenlenen “9. Bahar Sempozyumu Avicenna”da uzmanlar, bireylerde beslenme bilinci oluşturacak birçok önemli konuyu ele aldı.

Kadın Sağlıkçılar Eğitim ve Dayanışma Vakfı (KASAV) 9. Bahar Sempozyumu Avicenna, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sponsorluğunda İstanbul Ticaret Üniversitesinde gerçekleşti. Sağlıklı yaşam için beslenmenin önemine dikkat çekilen sempozyumda; bağırsak sağlığı, geleneksel tarım, ramazanda bilinçli beslenme ve zayıflamaya çalışmak yerine sağlıklı alışkanlıklar kazanılması gibi konuların altı çizildi.

Zihin ve Beden Sağlığının Korunmasında Beslenme Bilinci konulu sempozyumun açılış konuşmasını yapan KASAV Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Gülhan Cengiz, “Tıp çok hızlı ilerleyen bir bilim dalı. Amacımız sağlıklıçılar arasında dayanışma oluşturmak ve toplum bilinci geliştirmek. 2011 yılında ‘Okula Geç Kalma’ projesiyle başlayan ve sonrasında toplumun her kesiminden kadın ve çocuğa yönelik araştırmalarla devam eden çalışmalarımız Türkiye’nin her yerine ulaşma hedefiyle devam ediyor. Bu yılki bahar sempozyumumuzun konusunu beslenme bilinci olarak belirledik. Basına yansıyan haberlerin ne kadar sağlıklı olduğundan, beyin ve bağırsak sağlığı ilişkisi ve takviye edici gıdalara kadar tüm konuları bilimsel programımıza aldık. Beslenme hayatın devamı için olmazsa olmaz, ancak yaptığımız hatalar bazen hayatımızı tehlikeye atıyor. Doğru ve dengeli beslenmenin yolu içe farkındalıktan geçiyor” diye konuştu.

Sağlıklı beslenme açısından geleneksel tarımın son derece önemli olduğunu belirten Dr. Perihan Torun, tarımdan uzaklaştıkça onun yerini tarım ürünleri üreten teknolojinin aldığını bunun da insan sağlığı için zararlı olduğunu söyledi. Torun, gıda üretimi ve tüketimindeki küresel adaletsizliğin sağlıklı beslenmeyi olumsuz etkilediğinin altını çizdi.

"Zayıflamak değil, sağlıklı alışkanlıklar kazanmak önemli”

Psk. Dyt. Hatice Kübra Işıldar ise, zayıflamanın bir baskı haline döndüğünü, önemli olanın zayıflamak değil, buna yol açan yanlış davranışların değiştirilmesi olduğunu söyledi. Işıldar, “Zayıflamak için bir süre diyet yapan kişi, istediği kiloya ulaşıp diyeti bırakınca eski kilosuna tekrar döner. Bu kısır döngü, gıda ile kişi arasında önce bir yoksunluk duygusuna ardından daha da kuvvetlenen bir aşka dönüşür. Kişi yemeden duramaz. Burada önemli olan davranışı değiştirmektir. Bunun için her lokmayı fark etmek, her lokma için şükretmek önemlidir” diye konuştu.

"İkinci beyin bağırsaklar iyi çalışınca mutluluk hormonu artar”

Sempozyumda beyin ve bağırsak sağlığı konusunda sunum yapan Gastroentroloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, ikinci beyin olarak adlandırılan bağırsak florasındaki mikrobiyotanın sağlıklı tutulmasının son derece önemli olduğunun altını çizdi. Vücuttaki serotonin hormonunun yüzde 80’inin bağırsak duvarından salgılandığını söyleyen Başaranoğlu mutlu olmak istiyorsanız doğru beslenin şeklinde konuştu. Prof. Dr. Başaranoğlu “Pazara çıkın ve orada gördüğünüz mevsimin sebze ve meyvelerini alın, evinize getirin. Çiğ ya da pişirerek fark etmez, sebze ve meyve yiyin. Günlük lif alımınız 35-40 gram civarında olmalı. Bu ortalama boyda 10 havuç kadardır. Bu miktarı tüm meyveler sebzeler arasında paylaştırarak tüketin. Evde yapılmış yoğurt ve yine evde yapılmış az tuzlu turşu çok değerlidir. Bunu da sofralarınıza düzenli olarak getirin. Böylece kendinizi hem bedenen hem de zihnen sağlıklı hissedeceksiniz. Yapılan araştırmalar bağırsakların sağlıklı olması durumunda pek çok hastalığın kendiliğinden iyileşme yoluna girdiğini gösteriyor. Bu hastalıklar arasında sedef gibi toplumda görülme sıklığı yüzde 3-4’e ulaşmış hastalıklar da var. Mikrobiyota sağlıklı ise kaygınız, stresiniz azalır, mutluluğunuz artar" dedi.

Ramazan sofralarında ne yediğinize dikkat edin

Dr. Öğretim Görevlisi Hilal Özkaya ise geçen sene KASAV işbirliği ile gerçekleştirdikleri bir araştırma sonuçlarını paylaşırken, Ramazan boyunca iftar ve sahur sofralarının çok yağlı ve tuzlu gıdalardan oluşması, gereğinden fazla yemek yenmesi ve yemek sonrası hareket edilmemesinin sağlık açısından risk oluşturduğunu söyledi. Özkaya “Orucun sağlıklı olduğu konusunda yurt içinde ve dışında yapılmış pek çok bilimsel çalışma var. Bu çalışmalara bizim beslenme alışkanlıklarımızı doğru oluşturmamızın nasıl etki ettiğini görmek istedik. Ne yazık ki, iftar ve sahur sofrasında çok, yağlı ve tuzlu yemenin kan yağları ve tansiyon üzerinde arttırıcı etkileri olduğunu gördük. Oruç tutanların, Ramazan Ayı’nın bize öğretmeye çalıştığı paylaşma ve sadeleşme taraflarını unutmadan sofra kurmalarının ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatmak istiyorum” şeklinde konuştu.

Sempozyumun sponsorluğunu üstlenen Avicenna adına Marka Sorumlusu Uzman Biyolog Arzu Kabakçı Sempozyuma sponsor olmaktan dolayı mutlu olduklarını, paylaşılan konuların kamuoyunda uzun süre konuşulacağını söyledi.
Kaynak: iha