Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gözlem noktalarındaki veya diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi halinde bugünden itibaren İdlib’le ve Soçi muhtırası sınırları ile bağlı kalmadan rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum. Türkiye’yi hedef alan herkes bunun bedelini sadece saldırı alanında değil her yerde ödeyeceğini bilmelidir” dedi.
AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta gerçekleştirilen grup toplantısında Elazığ ve Malatya depremlerinden etkilenen vatandaşlar için bir yardım kampanyası başlattıklarını hatırlatarak, şu ana kadar bu kampanya hesabında yaklaşık 1 milyon lira yardım toplandığını kaydetti. Kampanyayı il, ilçe, belde teşkilatları, belediye başkanları, belediye ve il genel meclis üyelerini kapsayacak şekilde genişlettiklerini söyleyen Erdoğan, “Ziraat Katılım Kızılay şubesinde AK Parti adına açılan yardım hesap numaramız şu anda ekranda gözükmektedir. Ayrıca bu hesap numarası tüm milletvekillerimize ve teşkilatlarımıza mesajla da gönderilmiştir. Teşkilat mensuplarımızı ve tüm vatandaşlarımızı bu hesaba katkıda bulunmaya davet ediyorum. Bu sıkıntılı dönemde milletimizin yanında olmak bizim en büyük görevimizdir” ifadelerini kullandı.
Önceki gün rejim güçlerinin ateşi sonucu İdlib’te şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu son saldırı ile bugüne kadar İdlib’te verilen şehit sayısının 14’ü, yaralı sayısının ise 45’i bulduğunu kaydetti. “Ülkemizin kontrolü altında tuttuğu yerlerdeki huzur ortamından rahatsız olan terör örgütleri sürekli insanlık dışı eylemleriyle kana susamışlıklarını gösteriyor” diyen Erdoğan, 2 gün önce Afrin’de meydana gelen bombalı araç saldırısında aralarında çocukların da olduğu tamamı sivil 8 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.

“Artık lafa değil sadece sahadaki gerçeklere bakarak hareket edeceğiz”
Benzer tacizlerin diğer harekat bölgelerindeki sivillere de yöneltildiğini ifade eden Erdoğan, “İdlib’te rejim ve onlarla birlikte hareket eden Rus güçleri ile İran destekli militanlar sürekli sivil halka saldırıyor, katliam yapıyorlar. Söze gelince insan haklarını çocukları kadınları sivil hassasiyetini ağızlarından düşürmeyenler tüm bu saldırılar karşısında derin bir sessizliğe gömüldüler. İdlib ile ilgili kimi endişe ifadelerinin de insan hayatına ve onuruna olan saygıdan değil başka saiklerden kaynaklandığını biliyoruz. Herkes gözünü kapatsa sırtını dönse de Türkiye bu duruma seyirci kalmayacaktır. İdlib’te rejim ve Ruslar ile yine rejim ile birlikte hareket eden güçlerin çoğu saldırılarının teröristleri değil doğrudan sivil halkı hedef aldığı gerçeğinin altını çizmek istiyorum. Amaç kolayca işgal etmek için bölge halkını ülkemiz sınırlarına doğru hareketlenmeyi zorlayarak sahayı tamamen boşaltmaktır. Bugüne kadar yapılan anlaşmalara verilen sözlere riayet edilmesini bekleyerek en az fiili müdahale ile süreci yönetmeye çalıştık ama bize verilen sözler yerine getirilmediği gibi anlaşmalara da kimse uymuyor. Üstelik bir süredir bu saldırılar doğrudan askerlerimizi, dolayısıyla doğrudan Türkiye’yi de hedef almaya başladı. Madem durum bu, öyleyse bizde artık lafa değil sadece sahadaki gerçeklere bakarak hareket edeceğiz” açıklamasını yaptı.

“En küçük bir ihlali dahi affetmeyeceğimiz bir döneme girdik”
Şubat ayı sonuna kadar rejimi Soçi muhtırası sınırları dışına, yani gözlem noktalarının gerisine çıkartmakta kararlı olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunun için karada ve havada her ne gerekiyorsa çekinmeden, hiçbir oyalamaya meydan vermeden bunu yapacağız. Bitmez tükenmez toplantıların sonucunu beklemeden hemen şimdi ne yapmamız gerekiyorsa onun adımlarını atacağız. Bu amaçla son günlerde İdlib’teki askeri gücümüzü ciddi oranda tahkim ettik. Bölgedeki muhalif gruplardan başı bozuk hareket ederek rejime saldırı bahanesi verenlere de artık tavizsiz davranacağımızın mesajını ilettik. Geldiğimiz noktada artık kimsenin taşkınlığına, bağnazlığına, satılmışlığına göz yumacak değiliz. Ülkemizde birlikte mücadele eden Suriyeli kardeşlerimiz rejimi Soçi mutabakatı sınırlarının ötesine atmak için harekete geçtiler. İdlib’te sivil yerleşim yerlerini vuran hava araçları artık eskisi gibi hareket edemeyeceklerdir. Karada da rejim güçlerini aynı şekilde belirlediğimiz sınırların ötesine kadar kovalayacağız. Adana Mutabakatının gereği bu. Bu süreçte gözlem noktalarındaki veya diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi halinde bugünden itibaren İdlib’le ve Soçi muhtırası sınırları ile bağlı kalmadan rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum. Türkiye’yi hedef alan herkes bunun bedelini sadece saldırı alanında değil, her yerde ödeyeceğini bilmelidir. Harekat bölgelerimize yönelik tacizlere ilişkin karşılık özellikle hakkımızdır, hakkımızı da gerektiğinde bire on misliyle vereceğimiz, en küçük bir ihlali dahi affetmeyeceğimiz bir döneme girdik.”

“Hesap vermemiz gerekiyorsa her platformda göğsümüzü gere gere veririz”
“Şehitlerimizin bir tek damla kanını dahi teröristlerin ve rejimin tüm güçlerine değişmeyiz” diyen Erdoğan, “İdlib başta olmak üzere Suriye halkının hayatta kalma ve onurunu koruma mücadelesine destek vermek hem tarihi hem ahlaki hem insani sorumluluğumuzdur. Şayet bunun için hesap vermemiz gerekiyorsa her platformda göğsümüzü gere gere ve her türlü bedeli ödeyerek onu da yaparız. Mehmetçiklerin kanının döküldüğü bir yerde kendini ne kadar büyük görürse görsün hiç kimsenin güvende olamayacağını da burada açıkça söylüyorum. Bugün Suriye’de vermekten imtina edeceğimiz mücadeleyi yarın kendi topraklarımızda yürüteceğimizin bilinciyle tüm gücümüzü kullanacağız. Unutulmamalıdır ki Suriye halkının özgürlük mücadelesi aynı zamanda 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının beka mücadelesidir. Bu mücadeleyi başarıya ulaştırırsak önümüzdeki yarım asırda, bir asırda Anadolu topraklarında huzurla yaşayabiliriz. Eğer Suriye terör örgütlerinin ve ipi başkalarının elinde kukla rejimlerin elinde kalırsa bizim de burada güvenliğimiz ve istikrarımız tehdit altına girer. Suriye güvende olacak ki biz de kendi evimizde rahat edebilelim. Türkiye’nin Suriye’de ne işi var diye soranlar aslına bakılırsa terör örgütlerinin ne için ülkemizde değil de hala Suriye’de faaliyet gösterdiğine hayıflananlardır. Ülkemizin ne terör örgütlerinin eylem sahası haline getirilmesine ne de kukla rejimlerin burnunun dibinde sürekli tehdit unsuru olarak kalmasına izin vereceğiz. Milletimden ülkemizin Suriye’deki mücadelesine bu gözle bakmasını ve desteklerini artırarak sürdürmesini bekliyorum. Bugün gösterdiğimiz çabalarla gelecekte evlatlarımıza 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri bir ülke bırakmayı hedefliyoruz. Rabbim bu yolda gayret gösteren kahraman ordumuz başta olmak üzere herkese güç versin, zafer nasip eylesin” ifadelerini kullandı.

“Bunun adı tetikçiliktir, alçaklıktır”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalara değinen Erdoğan, “Biz milletimizle el ve gönül birliği içinde ülkemizin geleceğini şekillendirecek bu mücadeleyi verirken maalesef birileri de içerde sürekli fitne çıkarmanın peşinde. Üstelik bunu dışarıdan ve içeriden belli kesimlerle aynı anda aynı argümanlarla, aynı hedeflere saldırarak yapıyorlar. Açık söylüyorum, bunun adı tetikçiliktir, alçaklıktır, fırsatçılıktır. Siyasetçinin görevi tetikçiliğe soyunmak değil, ülkesinin ve milletinin ortak menfaatleri çerçevesinde hitap ettiği kesimin sözcülüğünü yapmaktır. Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin ana muhalefet ve onun başındaki zat olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Bu şahıs son günlerde FETÖ’nün siyasi ayağı diye esip gürlemeye başladı. Madem bu kadar istiyor öyleyse işte bugün burada FETÖ’nün siyasi ayağını ben size şöyle adeta ekran diyebileceğim duvarda açıklıyorum. Rus edebiyatının ünlü ismi Tolstoy’un dediği gibi birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma önce senin ellerin kirlenecek. Kılıçdaroğlu bize çamur atmaya çalışırken elinde çamurla yakalanmıştır” dedi.

“Ülkemizde FETÖ’nün en önemli siyasi ayağı Kılıçdaroğlu ve ekibidir”
Türkiye’de FETÖ’nün en önemli siyasi ayağının bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi ve ekibi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Şimdi ne için böyle olduğunu sizlere ve tüm milletime tüm delilleri ile anlatacağım. FETÖ denilen yapı ülkemizde uzunca bir süre hayır, eğitim, dayanışma faaliyeti yürüten bir sivil toplum görüntüsü ile varlık göstermiştir. Ülkemizdeki tüm siyasi iktidarlar pek çok benzer yapı gibi FETÖ’nün faaliyetlerini de ihtiyatlı ve müsamahakar bir şekilde takip etmiştir. Hatta diğer yapılara karşı oldukça hoyrat olan CHP iktidarları darbe yönetimleri ve cunta rejimleri zamanında dahi FETÖ aynı müsamahayı görmeyi sürdürmüştür. Ne zaman ki bu yapı doğrudan milleti ve devleti hedef almıştır, milli iradeyi devirerek ülkeyi teslim almaya kalkmıştır işte o vakit durum değişmiştir. Bizim FETÖ ile davamız asla kişisel değildir. Bizim davamız ülkemizin ve milletimizin hakkını hukukunu geleceğini koruma davası. Geçmişte iltica ile mücadele bahanesiyle bu ülkenin ve milletin değerlerine yöneltilen saldırılara nasıl karşı çıktıysak FETÖ tehdidi ortaya çıktıktan sonra da bu yapıya karşı aynı kararlılıkla mücadele ettik. Daha önce CHP güdümlü vesayete eyvallah etmediğimiz gibi ardından gelen FETÖ vesayetine de teslim olmadık” açıklamasını yaptı.

“Seni oraya getiren FETÖ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yapıyı suç örgütü olarak ilan eden ve o milli güvenlik kurulu kararının altında imzası olan benim” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“FETÖ'yü temsil eden kişi ve kuruluşların şahsımıza, hükümetlerimize ve partimize karşı başlattığı saldırılara ve sürdürdüğü savaşa herkes şahittir. CHP bu işin neresindedir. Daha eskileri bir kenara bırakıyorum. Sayın Baykal’ın genel başkanlıktan ayrılması ve yerine Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle birlikte CHP bu işin tam göbeğine yerleşmiştir. Kılıçdaroğlu kendisini genel başkanlığa taşıyan o kaset kumpasının dahi sorumluluğunu üzerimize yıkmaya çalışarak FETÖ’nün istediği yolda yürümeye başlamıştır. Ya seni oraya getiren FETÖ, ne konuşuyorsun. Sayın Baykal’a kurulan kaset kumpasının savcısı FETÖ’den ihraç edildiği halde Kılıçdaroğlu’nun bunun hiç sözünü ettiğini duydunuz mu? Tam tersine FETÖ tetikçisi savcının görevden alınmasına şiddetle karşı çıkan da yine Kılıçdaroğlu olmuştur. Kimi CHP milletvekilleri kaset kumpaslarının sorumlusu olarak FETÖ’yü gösteren MHP Genel Başkanına Pensilvanya’daki şahsı imzam ettiği için teessüflerini dile getirmişlerdir. Geçmişten bugüne kadar hukukun suç isnat etmediği tüm yapıların haklarına saygı duyduk. CHP ise FETÖ hukuk tarafından terör örgütü olarak tanımlandığı halde ısrarla bu yapının safında yer almıştır. Bölücü, mezhepçi terör örgütleri ile ve uzantılarıyla kol kola yürüyen CHP, 17-25 Aralık’tan sonra bu kadroya FETÖ’yu da dahil etmiştir. Esasen bu konuda söyleyecek tek sözü olmayan tek partinin FETÖ’nün siyasi ayağı diye ortaya çıkması suç mahalline dönen hırsız misali kendi kendini ele vermesidir.”

Editör: Haber Merkezi