İslâm’ın çıkışından önce Araplar cuma gününe “Arûbe” derlerdi. Mekke’de Kureyşliler cuma günü toplantı yapmaya başlayınca Ka’b İbn Lüeyy’in ilk olarak bu güne cuma ismini verdiği nakledilir.[1] Mekke’de hicretten önce cuma namazı kılınmamıştır. Dârekutnî’nin naklettiğine göre Allah elçisi, Akabe bey’atlarından sonra Mus’ab İbn Umeyr (ö.3/625)’i Medine’ye muallim olarak göndermiş, kendisine cuma günü toplanarak öğle vaktinde iki rekât namaz kılmalarını yazıyla bildirmiştir.[2] Bunun üzerine müslümanlar Es’ad İbn Zürâre (ö.1/622)’nin Medine dışındaki yurdunda toplanmış ve cuma namazı kılmaya başlamışlardır. İbn Sirin’den rivâyete göre, Medine halkı Allah Elçisi henüz oraya hicret etmezden ve cuma âyeti inmezden önce bu namazı kılmışlardır. O güne “cuma günü” adını verenler de onlardır. Medine’nin yerli Müslümanları (Ensar) bir gün kendi aralarında konuşarak; “Yahudilerin toplanıp ibadet yaptıkları bir günleri var. Hristiyanların da var. Biz de Allah’ı anmak ve toplu namaz kılmak için bir gün belirleyelim, bu da Arûbe günü olsun” dediler.[3]

Cuma namazının farz kılındığını bildiren âyetin[4] Medine’de indiği ve Nebi (s.a.s)’in ilk cuma namazını hicret sırasında Salim İbn Avf Oğullarına ait Rânûnâ vadisinde kıldırdığı düşünülürse, Mus’ab veya Es’ad’ın kıldırdığı namazın cumanın farz kılınmasından önce olması gerekir.[5]

İslâm’da cuma gününün dünyanın başlangıcına, sonuna ve âhirete kadar uzanan bir yeri ve değeri vardır. Diğer semavî dinlerde de cuma gününe dikkat çekilmiş, fakat onlar bunu terkederek başka günlere yönelmişlerdir.

CUMA GÜNÜNÜN ÖNEMİ
Cuma gününün önemine ve toplu ibadet günü seçilmesininin anlamına ilişkin çeşitli hadisler nakledilmiştir. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

“Bizler, bizden önce kitap verilenlere göre en sonuncusuyuz. Kıyamette ise en öne geçeceğiz. Onlar, Allah’ın kendilerine farz kıldığı bu cuma günü konusunda görüş ayrılığına düştüler. Allah onu bize gösterdi. Diğer insanlar bu konuda bize uyuyorlar. Ertesi gün Yahudilerin, daha sonraki gün ise Hıristiyanlarındır.” [6] “Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür; Âdem o günde yaratılmış, o gün cennete sokulmuş ve o gün Cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de Cuma günü kopacaktır.” [7] Başka bir hadiste, Cuma günü yapılan duaların kabul edileceği bir anın (icabet saati) bulunduğu bildirilir. Hatta Allah Elçisi’nin; “Ben icabet saatinin, hangi an olduğunu biliyordum, fakat Kadir gecesi gibi bana unutturuldu.” [8] buyurduğu nakledilmiştir. Bu gizlemenin amacı, insanların gün boyunca Allah’a yönelmelerini sağlamaktır. Nitekim hadislerde, Cuma namazlarına devam eden kimsenin iki Cuma arasında işlediği günahların affedileceği belirtilmiş,[9] hafife alarak üç Cuma namazını terk eden kimsenin kalbinin mühürleneceği bildirilmiştir.[10]

Dipnotlar:

[1] Kurtubî, Ahkâmü’l-Kur’an, Kâhire, 1967, XVIII, 97, 98. [2] Süyuti, ed-Dürru’l-Mensur, Beyrut, t.y, VI, 218, Dârekutnî’den naklen; İbn Sa’d, Tabakat, Beyrut, t.y, III, 118. [3] İbnu’l-Humam, Fethu’l-Kadîr, Mısır 1898, I, 409; İbn Sa’d, age, III, 118; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, Beyrut 1967, II, 176. [4] Cum’a, 62/9. [5] İbn Mâce, İkâme, 78; Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarîh ter. Ankara 1980, III, 4-8. [6] Buhârî, Cum’a, 1, I, 211; Müslim, Cum’a, 22. Müslim’in lafzı biraz farklıdır. [7] Müslim, Cum’a, 17,18; Buhârî, Cum’a, 4; Ebû Dâvud, Vitr, 26; Tirmizî, Cum’a, 1, 2; Nesâî, Cum’a, 3, 5; A. İbn Hanbel, II, 311. [8] Hâkim, I, 279. [9] Buhârî, Cum’a, 6, 19; Müslim, Cum’a, 26; Ebû Dâvud, Salât, 202, 203. [10] Ebû Dâvud, Salât, 204.

Kaynak:İLİM VE İHSAN

Editör: Haber Merkezi