Oruç Farsça’daki rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapçası savm ve sıyâmdır. Savm kelimesi Arapça’da “bir şeyden uzak durmak, bir  şeye karşı kendini tutmak, engellemek” anlamında kullanılır.

Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir.

İMSAK NEDİR?
İmsak, Arapça’da, “kendini tutmak, engellemek” anlamına gelir. Orucun temel unsuru da (rükün) bu anlamdır. İmsak vakti tabiri, dilimizde, oruç yasaklarından (yeme içme ve cinsel ilişki) uzak durma vaktinin başlangıcı anlamında kullanılır. İmsak vakti, tan yerinin ağarması (fecr-i sâdık; bk. Namaz Vakitleri bölümü) vakti olup, bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur; bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip orucun başlaması vaktidir.

İFTAR VAKTİ NEDİR?
İftar vakti ise, oruç yasaklarının sona erdiği vakit anlamında olup, güneşin batma vaktidir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti de girmiş olur. Gündüz ve gecenin teşekkül etmediği bölgelerde oruç süresi, buralara en yakın normal bölgelere göre belirlenir.

İmsakin, ikinci fecirle başlayacağı konusunda fakihler arasında görüş birliği olmakla birlikte, kimi fakihler bu hususta, daha ihtiyatlı olduğu gerekçesiyle fecr-i sâdıkın ilk doğuş anına, kimileri ise oruç tutanlar lehine olduğu gerekçesiyle ışığın biraz uzayıp dağılmaya başladığı zamana itibar edilmesini önermişlerdir.

ORUCUN BAŞLAMA VE BİTİŞ VAKTİ
Âyette orucun başlangıç ve bitiş vakti, mecazi bir anlatımla şöyle belirtilir: “…Fecrin beyaz ipliği (aydınlığı) siyah ipliğinden (siyahlığından) ayırt edilecek hale gelinceye kadar yiyip içiniz; sonra, akşama kadar orucu ta- mamlayın…” (el-Bakara 2/187)

ORUCUN YÜKÜMLÜLÜK (VÜCÛB) ŞARTLARI

Bir kimsenin oruç ibadetiyle yükümlü sayılabilmesi için şu şartların bulunması gerekir:

a) Müslüman olmak

Bu şart, müslüman olmayanların dinin fer‘î hükümlerine muhatap sayılıp sayılmamasıyla ilgili usul ihtilâfı sebebiyle diğer üç mezhepte sıhhat şartları arasında zikredilmekle birlikte bir gayri müslimin İslâm’a girmeden önceki zamana ait oruçları kazâ etmesi gerekmediği noktasında görüş ayrılığı yoktur. Genel sorumluluk ilkesinin bir uzantısı olarak yeni müslüman olan kişi orucun farz olduğunu bilmemesini mâzur kılacak şartlarda geçen oruçlarını da kazâ etmekle yükümlü sayılmaz.

b) Bulûğ

Ergenlik çağına ulaşmamış kimseye oruç farz değildir; ancak temyiz çağına ulaştıktan sonra çocukların yavaş yavaş oruca alıştırılması tavsiye edilmiştir.

c) Akıl

Oruçla yükümlü sayılmak için temyiz kudretine sahip olmak şarttır. Şuurun açık olması (ifâkat) Hanefî mezhebinde sıhhat şartı değil vücûb şartı olarak nitelenir; akıl hastalığı ve uzun süre baygınlık durumları daha çok orucun niyetle ilgisi dikkate alınarak incelenir. (akıl hastalığının kazâ yükümlülüğüne etkisi için bk. CÜNÛN)


RAMAZAN DIŞINDA TUTULAN ORUÇ ŞEHEVİ NEDENLERLE BOZULURSA
Oruçlu kimsenin şehvetini cinsel birleşmenin dışında bir yolla tatmin etmesi kazayı gerektirir, kefâret gerekmez. Bir kimse Ramazan dışında tutmakta olduğu bir orucu yemek, içmek veya cinsel ilişkide bulunmak suretiyle bozarsa, Ramazan ayını ihlâl söz konusu olmadığı için kefâret değil, kaza gerekir.

ORUÇTA KEFARET GEREKTİREN DURUMLAR
Oruçta kefaret gerektiren halleri şöyle sıralayabiliriz.

1) Bile bile yiyip içmek. Ayrıca alışkanlık hâline gelmiş kil, toprak vs.şeyleri yemek. Çiğ et, pastırma vb. yemek. Sigara içmek, enfiye çekmek. Dışarıdansusam veya buğday tanesi gibi şeyleri bilerek yemek.

2) Cinsî münasebette bulunmak.

3) Kan aldırmak, dişlerini fırçalamak ve sürme çekmek gibi orucu bozmayan şeyleri yaptıktan sonra, bunların orucu bozmadığını bildiği hâlde, orucu bozan şeylerden birini yapmak. Az miktarda tuz yemek.

ORUCU BOZMAYAN DURUMLAR
Orucu bozup bozmadığı tereddüde yol açabilen bazı durumlar bir kısım fıkıh eserlerinde özel olarak ele alınmıştır.

Bunların başlıcaları Hanefî mezhebi esas alınıp şöylece sıralanabilir:

1- Ağız dolusu bile olsa kendi isteğiyle olmaksızın kusmak.

2- Balgam veya burun akıntısını yahut ağzı çalkaladıktan sonra kalan yaşlığı tükürükle yutmak.

3- Boğazına su kaçmamak kaydıyla serinlemek için yıkanmak veya yüzmek.

4- Suyla ıslatılmış bile olsa misvak veya diş fırçası kullanmak.

5- Göze sürme çekmek.

6- Güzel koku sürünmek veya koklamak.

7- Cünüp olarak veya hayız yahut nifas kanı gece kesildiği halde gusül abdesti almadan sabahlamak.

8- Boşalma olmamak kaydıyla eşini öpmek.

9- Oruçlu olduğunu unutarak oruç yasaklarını ihlâl etmek.

10- Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kimseye oruca dayanamayacak durumda değilse bunun hatırlatılması gerekir.

ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN DİĞER DURUMLAR
Ramazan ayının yaklaşmasıyla başta oruç olmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kuruluna gelen soruların sayısında da ciddi bir artış gözleniyor. İşte oruçla ilgili en çok sorulan sorular ve cevapları...

Orucun temel unsuru ve anlamı, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mûtat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer.

Her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilâçlar da aynı hükme tabidir.
 
DİŞ FIRÇALAMAK ORUCU BOZAR MI?
Boğaza su kaçırmadan ağzı su ile çalkalamak orucu bozmadığı gibi diş fırçalamakla da oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macununun, misvak parçalarının veya suyun boğaza kaçması halinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak, dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması uygun olur.

YIKANMAK ORUCU BOZAR MI?
Ağız ve burnundan su girip sindirim cihazına ulaşmadıkça oruçlu kimsenin yıkanması orucuna zarar vermez. Nitekim Hz. Aişe ve Ümmü Seleme validemiz Hz. Peygamber (s.a.s.)´in Ramazan´da imsaktan sonra yıkandıklarını haber vermişlerdir. Bu itibarla, ağız ve burnundan su kaçırmamak şartıyla oruçlu kişi yıkanabileceği gibi, havuz veya denize de girebilir. Ancak yüzme esnasında su yutmaktan kaçınmak zor olduğu için ihtiyatlı davranmak uygun olur.

BURUN DAMLASI ORUCU BOZAR MI?
Tedavî amacıyla burna damlatılan ilacın bir damlası, yaklaşık 0,06 cm3 tür. Bunun bir kısmı da burun çeperleri tarafından emilmekte, çok az bir kısmı mideye ulaşmaktadır. Bu da, mazmaza (guslederken ağzı su ile çalkalamada) olduğu gibi affedilen miktar kapsamında değerlendirilebilir.
 
 
GÖZ DAMLASI ORUCU BOZAR MI?
Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20´si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu bilgiler, değerlendirildiğinde, göz damlası orucu bozmaz.

NİKOTİN BANTLARI ORUCU BOZAR MI?
Kural olarak orucu bozan şeyler, vücuda normal yollarla giren maddeler ve cinsel ilişkidir. Vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu işlem yeme, içme ve beslenme anlamına da gelmemektedir. Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz. Bu açıdan sigarayı bırakmak isteyenlerin kullandığı nikotin bantları da orucu bozmaz.

Editör: Haber Merkezi